Soygun da soyguncu da evrim geçiriyor

BEĞENDİM

Sadece bir günde çantalara sığmayacak kadar, 40 milyon doları götürebiliyorlar. Üstelik kılık kıyafet değiştirmeye, ülke dışına kaçmak için uzun uzun plan yapmaya da gerek duymuyorlar. Hatta bazıları çaldıkları parayla satın aldığı lüks malları sosyal medyada göstermekten bile çekinmiyor.
Teknoloji, soygunların da soyguncuların da hızla evrimleşmesine yol açtı.
İşte son yılların en popüler soygunları, yeni soygun yöntemleri, bunlara karşı geliştirilen yeni savunma önlemleri, çıkarılabilecek dersler…

Trençkotlu soyguncular

ABD tarihinin en büyük banka soygunu, 10 Şubat 1997 günü bankanın kapanış saatinin hemen arkasından trençkot, güneş gözlüğü ve FBI kepleri takmış iki adam Tacoma’nın güneyindeki Lakewood’ta bulunan Seafirst Bank’ın kapısına yaklaşınca başladı. İçeride, üç veznedar ışıkları söndürmeye ve kasayı kilitlemeye hazırlanıyordu. Uzun boyuyla ‘sırık’ olarak tanınan 57 yaşındaki Billy Kirkpartick ve kısa boylu ortağı 53 yaşındaki Ray Bowman, ocak ayının çoğunu bankayı dışardan izleyerek geçirdiler, yerel halkla uyum için zaman harcadılar. Federal dokümanların ve şahitliklerin daha sona ortaya koyduğu üzere ikili, bir şehir otelinde konakladı, kaliteli restoranlarda yemek yedi hatta Washington Üniversitesi’nde bir piyano resitaline katıldı.

Haftalarca bankayı gözetlemenin ve bir kaçış rotası belirlemenin ardından soyguncu ikili, nihayet heyecanlı bir şekilde kilitli kapının önünde durdular. İkisi de kasanın alışılmadık miktarda bir nakitle dolu olduğunu biliyordu. Bu nakit, Fort Lewis’teki askerlere ödenecek maaşlardan kaynaklanıyordu.
Orta Batılı bu hırsızlar, ilk eğitimlerini 1970’lerde stüdyolardan disko kayıtları çalarak aldılar. 1980’lere gelindiğinde ABD bankalarını silahları için bir hedef tahtası olarak kullandılar. Bu tarihten itibaren ülke genelinde 26 soygun yaparak 3.5 milyon dolar çalan ikili, FBI’dan bir haydut takma adı alma onuruna erişti: “Trençkotlu soyguncular”…
FBI ajanları, onların kim oldukları hakkında en ufak bir fikre sahip değildi ve 15 yıl boyunca onları bulmaya çalıştı. Bu seferki soygun, iki banka ‘sanatçısı’nın son ve en büyük performansı olacaktı.
Küçük bir maymuncuk kullanarak kapı kilidini açtılar ve silahlarını doğrultarak içeri girdiler. Kadınların kasaya girmesini istediler ve bileklerini plastik kelepçelerle bağlayıp hızla paraları çantalarına doldurmaya başladılar. Dakikalar içinde bir metal sepet yardımıyla hantal çantalarını taşıyarak kapıya yöneldiler, çalıntı Cherokee ciplerine içinde 4 milyon 461 bin 681 dolar bulunan çantaları yüklediler ve cipleri karanlığın içine sürerek gözden kayboldular.

Trençkotlar atıldı ve temizlenildi soygundan geriye sadece paralar kaldı. Çok fazla nakit almışlardı ve bunu evlerinde ya da arabalarında saklayamazlardı. Aradan bir yıl geçmeden Kirkpatrick, hız sınırını 7 mil aştığı gerekçesiyle Nebraska eyalet polisince durduruldu. Şüphelenen görevlinin arabanın bagajında yaptığı aramada 2 milyon dolara yakın para bulundu. Bulunan paranın bir kısmının izi Lakewood’a kadar sürülebildi.
Bowman ise bir inşaat şirketine ev almak için 174 bin dolar ödemek gibi bir hata yaptı. Bu işlem IRS ajanlarının dikkatini çekti. Bu da bir soruşturmanın filizlenmesine neden oldu ki soruşturmanın sonunda Bowman’ın 480 bin dolar nakiti ele geçirildi. Bu paranın bir kısmı Seafirst bankasının bantlarını taşıyordu. 1999 yılına gelindiğinde ikili trençkotlarını hapishane elbiseleriyle değiştirmiş ve 15 yıldan fazla hapis cezası almışlardı.

Suç aleti: Bilgisayar klavyesi

Washington eyalet tarihinin en büyük silahsız soygunu ise 2013 yılında gerçekleştirildi ve ne kimse yakalandı ne de isimleri belirlenebildi. Hatta kurbanlar üç gün sonrasına kadar soyulduklarını bile anlamadı. Hırsızların silaha, kostüme ya da kaçış aracına ihtiyacı yoktu. Hatta eyalette olmaları bile gerekmiyordu. Zira onlar siber hırsızlardı. Leavenworth Hastanesi’nin Bank Of Amerika’daki hesabını her kim kırdıysa -ki muhtemelen Rus ya da Ukraynalılardı- sadece bir bilgisayarın klavyesini kullandı.
Elektronik dalgalar, sağlık merkezinin fonlarına yöneldi ve oradaki parayı internet üzerinden 96 özel banka hesabına kaydırdı. Daha sonra bu paranın bir kısmı yurtdışı hesaplara aktarıldı. İlçe yetkilileri, bu paranın 415 bin dolarını kurtarmayı başardı ve 600 bin dolar civarında bir para kayboldu. Bu da Washington’da bildirilen en büyük siber soygun oldu.
2012’nin Ekim ayında da hırsızlar Burlington Belediyesi’nin Bank of America’daki hesabından 400 bin dolar çalmıştı. Elektronik olarak ele geçirilen hesaptaki para, iki günlük bir süre içinde başka hesaplara dağıtıldı ve arkasından siber alemde kaybolup gitti. Bu tip soruşturmalarda başarı şansı çok düşük olduğu için Burlington Belediyesi parasına veda etti.

Bir günde 40 milyon dolar

Yukarıda anlattığımız hırsızlıklar, Orta Doğu’da ortaya çıkarılan 45 milyon dolarlık siber hırsızlığın yanında sönük kalıyor. Bir yıl kadar önce bir kısmı tutuklanan 6 New Yorklu, 20 ülkede çalışarak iki gün içinde toplam 45 milyon dolar çaldılar. Bu hırsızlık, Orta Doğu’daki iki bankada gerçekleşti.
New York savcısı bu konuda “Bu siber örgütler, silah ve maske yerine dizüstü bilgisayar ve internet kullanıyorlar” ifadelerini kullandı. Savcı Loretta Lynch, “İnternet üzerindeki veriler kadar hızlı hareket eden örgüt, çalışma yöntemini New York caddelerinden, uluslararası şirketlerin bilgisayar sistemlerine yönlendirdi ve yüzlerce ATM’den milyonlarca doları birkaç saat içinde çalabilecek duruma geldi” dedi.
Bankaların veritabanları siber hırsızlar tarafından kırıldı. Bu hırsızlar, kartların limitlerini ve erişim şifrelerini yeniden belirleyebiliyor. Tüm bunlar sayesinde de dünyanın en büyük banka hırsızlığına imza attılar.

Güncellerken davetiye çıkarıyorsunuz!

Tipik olarak siber suçlar internet hırsızlığı, soygun ya da herhangi bir sitenin taklit edilmesi gibi yollarla kendini gösteriyor. Dolandırıcılık içeren bu durumda, sıklıkla kişisel bilgisayar sistemlerine sızacak yazılımlar kullanılıyor. Örneğin Avrupa’da geçen yıl tutuklanan İsveçli siber korsan Mikael Patrick Sallnert, yargılanmak üzere Seatle’a getirildi. Pek çok suçu bulunan Sallnert, bir virüsle bilgisayarları etki altına alan uluslararası ağdaki rolü nedeniyle hapiste. Söz konusu uluslararası ağ, 1 milyona yakın kullanıcıyı etkiledi. Bu kullanıcılar, bilgisayarlarının zarar gördüğünü zannederek söz konusu ağın yol açtığı sorunu çözmekten başka bir işe yaramayan antivirüs yazılımını satın aldı.

Bu satın almalar sırasında 70 milyon dolar çalındı. Sallnert bu işlem için bir kredi kartı servisi kullandı ve bu paranın 5 milyon dolar kadarıyla söz konusu işlemleri gerçekleştirdi. Eski Washington Post yazarı ve şimdilerde siber güvenlik konusunda bir blog yazan Brian Krebs, “Siber suç kurbanlarının çoğu henüz hedef alınmadı” diyor. Krebs, siber korsanların genellikle başarılı olmasının en son güvenlik güncellemelerini yapmayan ve teknolojiye yabancı olan insanları hedef almalarından kaynaklandığını belirtiyor. Bu nedenle güvenlik yazılımlarını güncellememeyi, yabancı bir şehrin tenha sokaklarında sarhoş bir halde dolaşarak hırsızlara davetiye çıkarmaya benzetiyor.

Paul Allen yatıyla gezerken…

Hepimiz muhtemel kurbanlar olsak da genellikle bu konuda varlıklı ve zengin kurbanlar hakkındaki haberleri duyuyoruz. Bu durum iki ilginç olayda kendini gösterdi. Bu olayların kurbanlarından biri Mariners’in sahibi Felix Hernandez, diğeri de Seahawks’ın sahibi Paul Allen oldu. Her ikisi de düşük teknoloji kullanan haydutların kurbanı oldular.
Allen’ın olayında Pennsylvania’da bir asker olan Brandon Lee Price, bir gün Citibank’ı aradı ve Allen gibi davranarak Allen’ın Seattle’daki adresini ve telefon numarasını değiştirdi ve onu Pitsburg’a taşınmış gibi gösterdi. Ayrıca Citibank’ı kendisine yeni bir kart göndermesi konusunda kandıran Price, Allen’ın adına gelen bu kartla 15 bin dolarlık Western Union transferi gerçekleştirdi. Sonrasında kartla bir kredi ödemesi yaptı. Allen ise bu sırada her şeyden habersiz yatıyla geziyordu.
Ancak banka, olayı fark etti ve FBI, Price’ın partisini bastı. Avukatı, Price’ı eğitim alamamış ve gençliğinde kafasına aldığı darbelerin etkisinde kalmış biri gibi gösterse de mahkeme bunu kabul etmedi ve 8 ay hapis cezasına çarptırıldı.

Arkadaş kazığı

175 milyon dolarlık 7 yıl vadeli sözleşmesiyle profesyonel beyzbol liginin en pahalı tutucusu olan King Felix (Felix Hernandez), federal müfettişlere yaptığı açıklamada o ve karısı Sandra’nın kredi kartlarından birinin 2012 yılında tamamen kurutulması konusunda hiçbir fikirleri olmadığını belirtti. Aynı takımın bir başka oyuncunun eşi Maria “Jackie” Peguero -ki kendisi takımdan Carlos Peguero ile evliydi- Sandra’nın kartıyla bir mağazadan 180 bin dolarlık alışveriş yapma suçuyla mahkemeye çıktı. Asker Pierce’ın yaptığı gibi o da bankaya adres değişikliği bildirerek bu sayede Sandra’nın kartını online kullanabilmişti. Sandra’nın kartından üç aylık bir sürede 60 ayrı sipariş verdi. Tek bir gün içinde yaptığı bazı alışverişler 10 bin dolar sınırını geçti.Jackie Peguero, yapmış olduğu satın almaları gizleme gereği duymamıştı. Twitter ve diğer sosyal medya hesaplarından, aldığı ürünlerle çekilmiş resimlerini paylaştı. Ajan Audley, moda fotoğrafları çekimine benzer çekimlerde Peguero’nun 200 dolarlık ipek bluzunu, 1.750 dolarlık Gucci marka el çantasını gösterdiğini ve bunların Hernandez’in kartındak harcamalarla örtüştüğünü söyledi.

Milyoner futbolcu ya da ünlü milyarder bekarın başına gelenler, isimsiz pek çok kadın ve erkek kurbanın da başına gelmiştir ve gelecektir. Çok eski ve bilinen bir yol olan ve e-mail ya da sosyal medya yoluyla yapılan bilindik bir dolandırıcılık yöntemiyle piyangodan büyük miktarda bir ikramiye kazandığınızı bildirir, ancak bu paranın transferi için sizden bir ön ödeme isterler. Bu hem para sızdırmak hem de kimlik bilgileri hırsızlığı için başvurulan bir yöntemdir.

Kurban savcının intikamı

ABD savcısı Durkan, kredi kartı hırsızlarıyla yalnız bir kanun adamı değil aynı zamanda bir kurban olarak da konuşabiliyor. Çünkü savcı, utanarak da olsa 43 yaşındaki Ana M. Crisan’ın kendisini dolandırdığını itiraf ediyor. Crisan, ATM kartlarına bir kopyalama cihazı ve kameralar yerleştirerek 237 banka hesabını ve şifrelerini ele geçirdi. Durkan’ın hesabı da bunların arasındaydı. Crisan yakalanıp 4 yıl hapis cezasına çarpılmadan önce 1000 doları savcı Durkan’a ait olmak üzere 125 bin dolarlık dolandırıcılığa imza atmıştı.
Bu tecrübenin ardından Durkan’ın motivasyonu dijital suçlarla mücadeleye odaklandı. Onun siber suçlara karşı bu yüksek profili kendisini diğer siber güçlerin bir hedefi haline getirdi ki bu güçlerin arasında Anonymus da yer aldı. Durkan, bugün ABD Adalet Bakanlığı’nın siber suçlar bölümünde birkaç sandalyenin ya sahibi ya da ortağı olarak görev yapıyor.
Durkan’ın ofisi, bazı üstün yetenekli siber hırsızlara ve yazılım korsanlarına suçlamalar getirdi. Bunlar arasında Romanya vatandaşı 29 yaşındaki Daniel Munteanu da yer aldı. Munteanu, beş eBay müşterisini dolandırarak 120 bin doların üzerinde para çalmakla suçlanıyor. Munteanu, bir eBay satıcısı gibi davrandı ve sahte pasaportlar ve mail hesapları kullanarak eBay’den satılan ürünlerin paralarını kendi hesaplarına transfer ettirdi.
Durkan, internet suçlarının bazılarına yönelik mücadelenin sert bir savunucusu oldu. Geçen yıl mart ayında Kongre’de yaptığı konuşmada bir uyarıda bulundu ve bazı internet suçları için cezaların artması gereğine işaret etti. Bu anlamda veritabanlarını kırarak kredi kartı bilgilerini çalan yazılım korsanlarına halen en fazla 5 yıl hapis cezası verilebildiğini hatırlattı.
Ayrıca yasa koyuculardan bilgisayar yoluyla yapılan dolandırıcılık ve yasa dışı eylemlerin organize suçlar kapsamında değerlendirilmesine yönelik düzenlemelere gidilmesini istedi. Ancak federal yargıçlar, uygun bir suç bulduklarında ve bir mesaj vermek istediklerinde çok sert cezaları zaten uyguluyorlar.
Durkan’ın hedefindeki yazılım korsanı, Anonymus isimli gruptan 32 yaşındaki Barrett Brown’un davası bu açıdan eleştiri alıyor. Brown, bir yıldan fazla bir süreyi Teksas hapishanesinde geçirdi ve eğer suçlu bulunursa 105 yıllık bir hapis cezasına çarptırılması mümkün.
Bir diğer internet aktivisti 26 yaşındaki Aaron Swartz, akademik belgeleri telefon ve bilgisayar yardımıyla yasadışı olarak indirme suçlamasıyla 35 yıl hapis cezası ve 1 milyon dolar para cezasıyla karşı karşıya kaldı. Savunma için yaptığı teklif, savcılar tarafından iki kez reddedilince Swartz, Brooklyn’deki evinde kendini asarak hayatına son verdi.
2012 yılında Seattle’da siber hırsızlar, 36 yaşındaki John Earl Griffin ve 39 yaşındaki Eugene Lowe sırasıyla 7 ve 6 yıl hapis cezası aldılar. Onların suçları online ve offline suçların bir karışımıydı. Yaptıkları dolandırıcılıkta “savaş sürüşü” olarak bilinen bir yöntem kullanan ikili, kablosuz ağları tespit etmeye yarayan bir vericiyle Seattle caddelerini dolaştılar. Böyle bir ağ bulduklarında elektronik olarak işletmelerin ağlarına sızdılar. Bilgisayarlara kötü amaçlı yazılımlar yerleştirdiler. Ayrıca fiziki olarak da bazı işletmelere gizlice girdiler ve oralardaki bilgisayarlara kötü amaçlı yazılımlar yerleştirdiler, daha sonra bu sistemlerdeki şifreleri ele geçirme imkanına sahip oldular. Maaş hesaplarına ve ticari hesaplara sızarak bu hesaplar üzerinden Amazon ve eBay’den alım yaptılar. Seattle polisi tarafından yakalanıncaya kadar bu ikili, 50’den fazla işyerini soymuş ve 3 milyon doların üzerinde para götürmüştü.
Durkan’ın ofisinin gündeminde yüksek profilli bir yazılım korsanı olan Dimitri Olegoviç Zubaka da var. Bu Rus yazılımcı, geçen yaz Amazon ve diğer e-ticaret sitelerine botnet saldırıları şüphesiyle Güney Kıbrıs’ta gözaltına alınmıştı. Zubaka’nın tutuklanması küresel düzeyde önemli bir haber oldu ve siber suçlarla mücadelede uluslararası işbirliği ruhunu yansıttı
Bu olayda İnterpol ve Güney Kıbrıs hükümeti birlikte çalışarak tutuklamayı gerçekleştirdi. Ancak bu olayın daha az duyulan yanı ise bazı bloglarda Zubaka’nın Rus devleti için çalışan bir yazılım korsanı olduğunun yazılmasıydı. Kendisinin bu aşamada Rusya’da gözaltında olduğu ve yakında serbest bırakılacağı düşünülüyor.

Teklif cazipse iki kez düşünün

E-soyguncular paraları transfer etmek için de dolandırıcılık yöntemleri kullanıyor. İşte bir örnek: Rus siber hırsızlar, yaptıkları hırsızlık için 100 farklı suç ortağından yardım aldılar. Bu insanlar evden yürütülen bir işte çalışmak üzere işe alındıklarını zannediyordu. Bunlardan biri iş arayan 31 yaşındaki Jesus Contreras’tı. Yapacağı iş paraları yurtdışına transfer etmek ve yüzde 8 komisyon almaktı. Contreras, bu şekilde para kazanmanın doğru olamayacak kadar güzel olduğunu düşünmeye başladı. Ancak ödenmesi gereken faturaları vardı ve babası da hastanede yatıyordu. Durumun fark edilmesi sonrasında Bank of America, Contreras’ın ve aynı durumdaki birkaç kişinin hesaplarını dondurdu.
Contreras’ı ve diğerlerini sözde işe alan sahte şirket, görevlilerin ifadelerine göre Rusya ve Ukrayna’da faaliyet gösteren uluslararası bir organizasyonun parçası.