DOLAR

32,2053$% -0.22

EURO

35,1156% -0.22

STERLİN

41,0337£% -0.05

GRAM ALTIN

2.498,17%1,32

ÇEYREK ALTIN

4.035,00%1,11

BİTCOİN

฿%

İmsak Vakti a 03:53
İstanbul KAPALI 20°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
Ahmet turan Uyanık

Ahmet turan Uyanık

18 Mayıs 2024 Cumartesi

Konut fiyatlarında gerileme sürecek mi?

Konut fiyatlarında gerileme sürecek mi?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Endeksa’nın Kurucu Ortağı ve Genel Müdürü Görkem Öğüt, TÜİK’in açıkladığı Nisan 2024 Konut Satış İstatistiklerini ve güncel konut fiyatlarındaki değişimi değerlendirdi.

Öğüt, son 2 yılın en düşük konut satış adetlerini gördükleri bugünlerde fiyatların nominal olarak hala yükselişte olduğuna dikkati çekti.

Ortalama konut fiyatı 3.3 milyon

Öğüt, Endeksa değerlendirmelerine baktıklarında fiyatlar nominal olarak geçen seneye ve ondan önceki seneye göre artmaya devam ettiğini ancak reel olarak fiyat artışının en düşük seviyesinde olduğunu aktararak, “Türkiye geneli ortalama gayrimenkul satış fiyatı rakamları, satılık konut piyasasında nominal artışın devam ettiğini gösteriyor. Buna göre, satılık konut fiyatları, yıllık değer değişimlerine bakıldığında nisan itibarıyla bir yıl içerisinde yüzde 54 artmış durumda. Endeksa verilerine göre Türkiye genelinde ortalama konut fiyatı 3 milyon 358 bin 940 lirayı bulurken, bu rakam Muğla’da 7,5 milyon, İstanbul’da 4,5 milyon lirayı aşmış durumda. Ancak konut fiyatları ülkedeki mevcut enflasyondan arındırıldığında yıllık satılık fiyat değişiminin yüzde 9 azaldığı görülüyor.” ifadelerini kullandı.

‘Konut fiyatlarında 2 yılda gerileme olabilir’

Konut piyasasında son dönemlerde alımların likiditeyle gerçekleştirildiğini vurgulayan Görkem Öğüt, özellikle yüksek segmentteki konutlarda bu nedenle çetin pazarlıklar yaşandığının altını çizerek, gayrimenkulde nakitin kuvvetli olduğu bir dönem olduğunu ve nakitle dönen bir piyasa olduğundan pazarlık payları da çok yükseldiğini aktardı.

Öğüt, konut artış hızındaki reel gerilemenin nominal değerlere yansımasının beklenenden daha uzun sürebileceğine işarat ederek, “Bu şekilde devam ederse 2022’de açılan makasın 2 yıl içerisinde kapanması mümkün. Sadece reelde değil, nominalde de düşen rakamlardan bahsedebileceğiz. Ancak burada unutulmamalıdır ki gayrimenkul, dünyada olduğu gibi ülkemizde de zamandan bağımsız iyi ve en güvenli yatırım aracı olarak ön sıralarda yer alır.” değerlendirmesinde bulundu.

Esenyurt ve Antalya’da büyük düşüş

Fiyat artışı anlamında enflasyonun altında kalan hatırı sayılır miktarda bölge olduğunu belirten Öğüt şunları kaydetti: “Özellikle İstanbul’a baktığımızda, örneğin konutların daha hızlı satıldığı Esenyurt gibi bölgelerde bu fiyat düşüşünü daha fazla hissediyoruz. Bu bölgede düşüş yüzde 35-40’lara ulaşmış durumda. Yine aynı şekilde, 2022’nin ağustos ayında çok hızlı yükselen Antalya ve diğer sahil kentleri gibi bölgelerde de fiyat artışı hız keserek reelin altında kalmaya başladı.”

Endeksa verilerine göre kiralık konut fiyatları nisanda bir önceki yılla göre yüzde 55 artarken, yıllık artış enflasyondan arındırıldığında yüzde 8 azaldı. TÜİK verilerine göre Türkiye genelinde konut satışları nisanda bir önceki aya göre yüzde 28, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 12 azalarak 75 bin 569 oldu.

İpotekli konut oranı düşüşte

Öğüt konuyla ilgili şu değerlendirmelerde bulundu: “Satış adetleri bazında son iki yıla bakıldığında bu düşüşün ardındaki en büyük etken, ipotekli satışların düşmüş olması. Türkiye genelinde ipotekli konut satışları nisanda bir önceki aya göre yüzde 45, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 68 azalarak 7 bin 71 oldu. Toplam konut satışları içinde ipotekli satışların payı yüzde 9 olarak gerçekleşti. Son 2 yıllık dönemde bu oran yüzde 30-32 seviyelerindeydi.”

Devamını Oku

UBS’ten altın fiyatlarıyla ilgili mesaj: B planı yapın

UBS’ten altın fiyatlarıyla ilgili mesaj: B planı yapın
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Gram altın başta olmak üzere altın fiyatları, yatırımcıların radarında kalmaya devam ediyor. Son dönemde özellikle ons altın fiyatındaki düşüşler, yurt içinde de fiyat ekranlarını kırmızıya çevirmiş durumda. Ancak, tahminler altının gram fiyatının 3500 TL’ye kadar çıkabileceğini gösteriyor.

Bu bağlamda İsviçreli dev banka UBS, müşterilerine altın fiyatlarıyla ilgili dikkat çekici bir mesaj gönderdi. Banka, kısa vadede düşüş yaşanabileceği konusunda uyarıda bulundu.

Jeopolitik risklere karşı bir koruma olarak altının önemi, yatırım portföylerinde çeşitlendirme ve riski azaltma imkânı sunarak bu yılki fiyat artışında önemli bir rol oynadı ve altın fiyatları rekor seviyelere ulaştı.

Geçtiğimiz hafta ise kritik ABD enflasyon ve ÜFE verilerinin ardından ons altın fiyatı 2.413,93 dolardan kapanış yaptı.

‘B Planı Bulun’ Mesajı

Kritik bir haftanın geride kalmasıyla birlikte İsviçre Bankası UBS, altın fiyatları için yatırımcılara önemli bir uyarıda bulundu. UBS finans analistleri, müşterilerine gönderdikleri bir mesajda, ekonomik istikrarsızlık nedeniyle yatırımları için koruyucu stratejiler düşünmelerini tavsiye etti.

Altının genellikle belirsiz zamanlarda güvenilir bir varlık olarak görülmesine rağmen, yakın gelecekte bazı zorluklarla karşılaşabileceğine dikkat çektiler.

Ons Altın İçin Yükseliş Beklentisi Sürüyor

Bu olası kısa vadeli zorluklara rağmen, UBS uzun vadede altının değerinin artacağını öngörüyor. Banka, altın fiyatının 2024 yılı sonuna kadar ons başına 2.500 Amerikan dolarına yükseleceğini tahmin ediyor.

Bu olumlu beklentinin, merkez bankaları ve yatırımcılardan gelen yüksek talebe dayandığını vurguluyorlar.

 

Devamını Oku

Bazı belediyeler emeklilere ek bayram ikramiyesi verecek

Bazı belediyeler emeklilere ek bayram ikramiyesi verecek
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Türkiye’de emekli sayısı 16 milyonun üzerine çıkarak tarihinin en yüksek seviyesine ulaştı. Ancak, emeklilerin Hazine’den aldığı pay sabit kalıyor, bu da milyonlarca emeklinin düşük aylık almasına neden oluyor. En düşük emekli maaşı alan vatandaşlar, temmuz ayındaki zam oranını beklerken, emeklileri etkileyen gelişmeler temmuz ayından önce de yaşanıyor.

2018 yılında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kararıyla her dini bayram öncesinde emeklilere bayram ikramiyesi ödenmeye başlandı. 2023 yılının başında ise her bayram öncesinde 3000 TL olmak üzere toplamda 6000 TL ikramiye ödeneceği duyuruldu.

Çifte Bayram İkramiyesi

Bu yıl, bazı belediyelerin de emeklilere ek ikramiye vermesiyle birlikte, emekliler çifte bayram ikramiyesi alacaklar. İzmir Büyükşehir Belediyesi geçtiğimiz yıl kentte yaşayan emeklilere 1500 TL ek ikramiye vermişti ve bu yıl da aynı uygulamanın devam etmesi bekleniyor.

Ceyhan Belediyesi’nden 5000 TL Ek İkramiye

Ceyhan Belediye Başkanı Kadir Aydar, yerel seçimler öncesi verdiği ‘İhtiyaç sahibi emeklilere 5 bin lira ikramiye’ sözünü tutuyor. Başkan Aydar, “Bu yıl Kurban Bayramı ikramiyesi belediyemiz tarafından dağıtılacak. İhtiyaç sahibi emeklilerimiz 5 bin liralık bayram ikramiyesi için belediyemize başvurabilirler” dedi.

Ceyhan’da Toplam 8000 TL Bayram İkramiyesi

Adana Ceyhan Belediyesi ise emeklilere 5000 TL ek ikramiye vereceğini açıkladı. Böylece, Ceyhan ilçesinde yaşayan emekliler toplamda 8000 TL bayram ikramiyesi alacaklar.

Başkan Aydar, kişisel ve kurumsal olarak herkesin zor zamanlar geçirdiğini belirterek, “Bu zorlukları hep beraber el ele omuz omuza vererek birbirimizi destekleyerek aşacağız. Kurban Bayramı’nda seçim döneminde söz verdiğim gibi ihtiyaç sahibi emeklilerimize herhangi bir mazeret üretmeksizin şartlarımızı zorlayarak 5 bin lira ikramiyeleri dağıtacağız. Başvurular geldiğinde kılı kırk yararak ihtiyaç sahibi emeklilerimizi belirleyeceğiz. Bu tespitlerde tek kriter ‘ihtiyaç sahibi’ olmalarıdır. Sözüm sözdür. Ne söz verdiysek sağlam ve emin adımlarla hepsini yerine getirmeye devam ediyoruz” dedi.

Devamını Oku

Mahfi Eğilmez, döviz bozdurma eğilimini mercek altına aldı

Mahfi Eğilmez, döviz bozdurma eğilimini mercek altına aldı
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Eski Hazine Müsteşarı, iktisat uzmanı, akademisyen ve yazar Dr. Mahfi Eğilmez, kendi adını taşıyan blogunda Türkiye ve dünya ekonomisindeki son gelişmeleri analiz etmeye devam ediyor. “Dolardan TL’ye Geçişin Nedenleri ve Sonuçları Üzerine” başlıklı yazısında Eğilmez, yerel seçimlerden sonra döviz kurlarındaki son durumla birlikte döviz bozdurma eğilimini analiz etti.

“Görüleceği gibi yabancı para mevduat gerilerken TL mevduat yükseliyor. İnsanlar ellerindeki, banka mevduat hesaplarındaki dövizlerini bozdurup TL mevduat hesabı açıyorlar” ifadelerini kullanan Eğilmez, TL mevduata geçişin nedenlerini sıraladı.

Dr. Mahfi Eğilmez’in yazısı şöyle:

“Yerel seçimlerden sonra döviz kurlarında sabitleşme eğilimi oluşunca döviz bozdurma eğilimi hızlandı. Son haftalarda yabancı para mevduatındaki (soldaki grafik) ve Türk Lirası mevduatındaki (sağdaki grafik) eğilim şöyle (grafikler BDDK günlük bültenden alındı):

Görüleceği gibi yabancı para mevduat gerilerken TL mevduat yükseliyor. İnsanlar ellerindeki, banka mevduat hesaplarındaki dövizlerini bozdurup TL mevduat hesabı açıyorlar. Bunun iki nedeni var: (1) Bankalar döviz mevduatına faiz vermiyor. (2) USD/TL kuru son zamanlarda sabitleşme eğilimi gösteriyor ve yakın gelecekte kurun gerileyeceği tahmin ediliyor.

Bu durumu bir tablo eşliğinde anlatalım. Burada dolardan TL’ye çevrilen paranın üç ay süreyle (yıllık yüzde 50 üzerinden) üç ay süreyle yüzde 12,5 net faizle hesapta kalmasını örnek aldım.

Bankada sıfır ya da sıfıra yakın faizle 100.000 dolar mevduatı bulunan bir kişi bu parasını bugünkü 32,20 USD/TL kurundan TL’ye çevirdiğinde 3.220.000 TL’si olur. Bunu bankaya üç aylık TL mevduat olarak yatırdığında (yıllık yüzde 50, üç aylık yüzde 12,5 vergi sonrası net faiz hesabıyla) üç aylık vade sonunda eline anapara + faiz olarak 3.622.500 TL geçer.

Eğer bu dönem sonunda USD/TL kuru değişmeden kalmışsa bu parayı tekrar dolara çevirdiğinde (3.622.500 / 32,20 =) 112.500 doları olur. Aynı miktarı dövize dayalı bir yatırım fonuna yatırmış olsaydı üç ay sonunda (üç aylık ortalama yüzde 1,25 net getiri hesabıyla) 101.250 doları olacaktı. Bu durumda bu kişi parasını TL’ye çevirip mevduat yaparak fonda tutmaya göre (112.500 – 101.250 =) 11.250 dolar daha fazla kazanç sağlamış olur.

Buna karşılık bu dönem sonunda USD/TL kuru 35,80’e yükselmişse anapara + faiz toplamı 101.187 dolara gerilemiş olursa parayı dolar fonunda tutmaya göre oluşan avantaj ortadan kalkmış olur ve parasını mevduata yatırmakla fonda tutmaya göre 63 dolar zararlı çıkar.

Benzer işlemleri yurt dışından dolarla borçlanıp yapanlar da var. Buna carry trade deniyor. Carry trade; bir yerden düşük faizle kredi alıp başka yerde yüksek faizle borç vererek aradaki faiz farkından yararlanma işlemidir. Bunu da bir örnekle açıklayalım.

Bir Amerikan fon şirketinin ABD’deki bankasından yüzde 5 yıllık faizle 1.000.000 dolar çekip Türkiye’ye getirdiğini, 32,20 kuru ile bozdurup 32.220.000 TL aldığını varsayalım. Bu fon şirketinin bu parayı aynı gün (üç aylık yüzde 12,5 net faiz hesabıyla) üç ay vadeli olarak bankaya yatırdığını varsayalım. Tablo şöyle olacaktır:

Bu şirket üç aylık vade sonunda bankadan anapara + faiz olarak (32.200.000 x 1,125 =) 36.225.000 TL alacaktır.

Eğer bu üç ay sonunda kur değişmeden 32,20 olarak kalmışsa bu şirketin anapara + faiz toplamı (36.225.000 / 32,20 =) 1.125.000 USD, buna göre kazancı (ABD bankasından aldığı anapara + faiz olan 115.000 dolar düşüldüğünde) 110.000 dolara denk gelecektir.

Buna karşılık bu üç ay sonunda kur 35,69’a yükselmişse bu fon şirketi aynı hesapla gidersek 10 dolar zarar etmiş olacaktır.

Doları, TL’ye çevirerek TL mevduata yatırıp yüksek faizden yararlanarak dolar kazancı elde etmenin iki koşulu var: (1) TL mevduat faizinin yüksek olması. (2) Kurun üç aylık süre sonunda 35,70’i aşmaması.

Son dönemde dövizdeki çözülme ve TL mevduattaki artış burada anlattığım şekilde yapılan işlemler nedeniyle oluyor. Böylece kur sabit kalıyor hatta geriliyor. Bu gelişimin ilk olumlu görüntüsü dolarizasyon oranındaki gerileme olarak karşımıza çıkıyor. Bu dövizler bankalara oradan da Merkez Bankası’na geldiği için rezervleri arttırma gibi olumlu bir görünüm de yaratıyor. Kurun düşük kalması dolar cinsinden hesaplanan GSYH’nin ve kişi başına gelirin yüksek görünmesini sağladığı için sanal bir iyileşme sergiliyor. Öte yandan kurun düşük kalması üretiminin önemli bölümü ithalata bağlı olan ekonominin ithal girdi maliyetlerinin düşmesine ve dolayısıyla maliyet enflasyonunun frenlenmesine yol açıyor. Buna karşılık bu işlemlerin ciddi riskleri var: (1) Kurun sabit kalması ya da gerilemesi Türk Lirasının aşırı değerli hale gelmesine yol açarak ihracatı sıkıntıya sokarken ithalatı teşvik edici etki yaratıyor. Bunun etkilerini önümüzdeki dönemde yaşayacağız. Merkez Bankası bu durumu önlemek için bu kez döviz satın almaya yöneliyor. (2) Şirketler, dövizle borçlanıp bu işlemi yapmak için döviz pozisyonu açma (açık pozisyon) yolunu seçiyorlar. Ki bunun yarattığı sorunlar Türkiye’yi 2001 krizine getirmişti. (3) Ülke, yeniden sıcak para cenneti haline geliyor. Kurda biraz hızlı yukarı yönlü hareket olması halinde bu akım hızla tersine dönebilir ve bu kez kur hızla yükselir ve döviz sıkıntısı yaşanabilir.

2021 yılında, enflasyon yükselme eğilimindeyken faizleri düşürmeye başlamanın sıkıntılarını çözmek için önce kur korumalı mevduat denendi. Bu deneme bir faciaya yol açtı: Faiz vermeyelim derken çok daha fazla paralar ödendi Merkez Bankası tarihi bir zarar yazdı. Henüz o mesele çözülemeden bu kez de yakın geçmişte yaşadığımız carry trade olayı tekrar canlandı ülke yeniden sıcak para cenneti haline geldi.

Hep söyledik: Eğer rezerv paraya sahip değilseniz ve enflasyonunuz yüksekse tek başına faizi düşürerek ekonomiyi bozabilirsiniz ama tek başına faizi yükselterek ekonomiyi düzeltmezsiniz.

Ya da yüzlerce yıl önce Çinli bilgelerin dediği gibi “bin doğru adım bir yanlış adımı düzeltmeye yetmez.”

Devamını Oku

Cevdet Yılmaz’dan kamuya personel alımı açıklaması

Cevdet Yılmaz’dan kamuya personel alımı açıklaması
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, “Birtakım şirketlerde, kamunun ortaklığı olduğu yapılarda görevlendirilenler istisnai de olsa yüksek (maaş) alabiliyorlar. Kamuoyunda bir tepki oluştu bu konulara, adaletsizlik duygusu oluşturdu. Dolayısıyla bir genel sınır koyma kararı aldık.” dedi.

Yılmaz, TV100 canlı yayınında gazetecilerin sorularını yanıtladı.

“Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi” kapsamında makam araçlarıyla ilgili soruyu yanıtlayan Yılmaz, kimlerin makam aracı kullanabileceğinin kanunla belirlendiğini ama kanunun çok ötesine geçen uygulamaların zaman içerisinde geliştiğini söyledi.

Bu durumun mali yükler getirdiğini kaydeden Yılmaz, şöyle konuştu:

“Bu tasarruf genelgesiyle biz, kanuni sınırlara geri çekmiş oluyoruz uygulamayı. Bunu gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Tabii ki genel müdürlerimizin, idarecilerimizin ihtiyaçları olabilir. Bu ihtiyaçları daha maliyet etkin bir şekilde çözme yöntemleri ortaya çıkartılacak. Hizmetin getirdiği şeyler yapılacak ama esas ana fikir şu, kurumun bir araç havuzu olsun, ihtiyaç duyanlar oradan bu hizmeti alsınlar. Mesela zırhlı araç kullanması gerekiyor bir makamın, yurt içinde de onun üretimi yok. Dolayısıyla o devam etmek durumunda. ‘Zorunlu haller dışında yerli araç kullanılsın’ diyoruz. Olabildiğince ‘eski araçlar elden çıkartılsın’ diyoruz.”

Yılmaz, bu sayede hem yerli üretimin destekleneceğini hem de alım ve işletimde daha verimli bir ortam oluşacağını bildirdi.

Soru üzerine Yılmaz, kamuda istihdama ilişkin, “‘Kamuya eleman alınmayacak’ diye bir şey söz konusu değil. Emekli sayısı, vefat edenler, istifa vesaire bütün bunların toplamı kadar, ne kadar eksildiyse o kadar yine istihdam edilebilecek ama bunu aşmayalım istiyoruz. Kamuda 5 milyonun üzerinde çalışan var. Kamu hizmetlerini aksatmayacak bir anlayış içinde belli bir dönem için böyle bir sınır getirilmiş oldu.” ifadelerini kullandı.

Yılmaz, buna ilişkin alt unsurların henüz çalışılmadığını aktararak, “Alt kırılımlarıyla ilgili bu aşamada bir şey söylememiz doğru olmaz. O günün ihtiyacı neyse, nerede daha fazla kamu hizmeti açısından ihtiyaç varsa o çerçevede planlama yapılmış olacak.” diye konuştu.

“Toplu taşıma konusunda kamu çalışanlarına destekler de sunulacak”

Savunma ve güvenlik hariç tutularak toplu taşıma olan yerlerde servis uygulamasının kaldırılmasına yönelik soruyu yanıtlayan Yılmaz, güvenlik açısından sıkıntılı, farklı riskler barındıran bir bölgeyse orada daha kontrollü bir yaklaşımın söz konusu olacağını söyledi.

Cevdet Yılmaz, Hazine ve Maliye Bakanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığının zaten bu uygulamaya geçtiğini belirterek, şunları söyledi:

“Bunu yaygınlaştırmış olacağız. Öyle kurumlar, öyle yerleşkeler vardır ki, burada toplu taşıma imkanı yoktur. Dolayısıyla oralarda aynı uygulamalar devam edecek. Şu anda devam eden servisler de süresi doluncaya kadar devam edip yenilenme aşamasında yeni bir yönteme geçmiş olacağız. Bir taraftan da toplu taşıma konusunda kamu çalışanlarına birtakım destekler de sunulacak. Belli sayıda toplu taşıma hakkı doğurucu birtakım desteklerle birlikte bu süreç yapılacak.”

“Genel bütçeye kaydedilmiş olacak”

Birden fazla yerden maaş alan kamu görevlilerinin ücretlerine üst sınır getirilmesine ilişkin soru üzerine Yılmaz, kamunun geneli için yıllardır bir uygulama bulunduğunu ve ne kadar yönetim kurulu üyeliği olursa olsun maaşı dışında sadece bir yerden maaş alma hakkı verildiğini anlattı.

Yılmaz, buna yönelik bazı istisnaların olduğunu belirterek, “Birtakım şirketlerde, kamunun ortaklığı olduğu yapılarda görevlendirilenler istisnai de olsa yüksek (maaş) alabiliyorlar. Kamuoyunda bir tepki oluştu bu konulara, adaletsizlik duygusu oluşturdu. Dolayısıyla bir genel sınır koyma kararı aldık.” dedi.

Koydukları sınırı örnek vererek anlatan Yılmaz, şu ifadeleri kullandı:

“Diyelim ki bir kamu görevlisi kamunun iştiraki olan bir bankada görev yapıyor. Kamu ortak olduğu için oraya, kamuya belli bir yönetim hakkı oluşuyor. ‘Bunu hiç almayalım’ dediğinizde bu sefer kamuyu zarara uğratmış oluyorsunuz, o bankada kalmış oluyor. Bunu şöyle çözdük, orada görevlendirilen kamu görevlisi belli bir limit içinde alabilsin. Maaşı kadar olmaz, daha düşük olur. Geçmişte bir Yüksek Planlama Kurulu (YPK) kararı vardı, onunla bağlantılı bir limit olacak ve çok yüksek bir rakam olmayacak bu. Onun üzerinde aldığını da bütçeye kaydedeceğiz. Diyelim ki, aylık 200 bin lira kamu hakkı var yönetim kurulunda, bunun 50 bin lirasını orada kamuyu temsil eden kişi, çünkü o da sorumluluk alıyor, mesai harcıyor, hak ettiği kadar bir şeyi almış olacak. Genel ortalamamıza uygun bir karşılık almış olacak. Bunun üzerindeki rakam, mesela 150 bin lira bütçeye gidecek, genel bütçeye kaydedilmiş olacak. YPK kararı var geçmişte onunla bağlantılı ölçü konacak ama bu maaşı geçemeyecek.”

Kamuda tasarrufun tutarı ve yeni paketlerin içeriğiyle birlikte bütçeye katkısı sorulan Yılmaz, şunları kaydetti:

“Eylül ayında Orta Vadeli Programımızı (OVP) güncelleyeceğiz. Orada bütçe açığı, cari dengemiz, makro tahminlerimizle ilgili bütün rakamlar güncellenmiş olacak. Bu paket ve diğer çalışmalarımızın etkisini topluca görmüş olacaksınız. Önceden böyle parça parça bir analiz yapmak istemedik. Bu tasarruf paketi, bizim reformlarımızın, yaptığımız çalışmaların bir parçası. Daha bütünlük içinde bakmak gerekiyor kamu dengelerine. İşin diğer harcama boyutları olduğu gibi gelir boyutu da var. Tahsilat oranını artırdığınız, kayıt dışılığı azalttığınız zaman gelir tarafından dengenizi iyileştirmiş oluyorsunuz. Toplu etkiyi, OVP’yi eylül ayında güncellediğimizde görmüş olacaksınız.”

Devamını Oku