DOLAR

32,3275$% 0.23

EURO

35,1203% -0.04

STERLİN

41,0345£% 0.03

GRAM ALTIN

2.299,62%0,99

ÇEYREK ALTIN

3.958,00%-0,22

BİTCOİN

฿%

Akşam Vakti a 19:29
İstanbul PARÇALI BULUTLU 17°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a

GÖSAŞ ekolünün altın çocukları

PSM ÖZEL HABERİ / ABDULLAH ÇETİN

Sektör için iddialı konuşamam ama Garanti Ödeme Sistemleri ya da daha yaygın kullanımıyla GÖSAŞ için “ekol” kavramını basında ilk kez biz kullandık. GÖSAŞ Genel Müdürü ve CEO’su Çağrı Süzer ile geçen aylarda yaptığımız görüşmede, “ekol” olarak görülmelerini memnuniyet ve gurur verici olarak nitelendirmişti.

Süzer de dahil olmak üzere GÖSAŞ’ın ödeme sistemlerinde bir ekol olmasında gelmiş geçmiş tüm yönetici ve çalışanlarının emeği yadsınamaz. Ama bir kişi var ki onun yeri apayrı…

Evet, aynı zamanda GÖSAŞ markasının isim babası da olan Mehmet Sezgin’den bahsediyoruz. Sezgin’in sadece Türkiye değil dünya çapında bir ödeme sistemleri duayeni olduğu da artık herkesi kabulü…

GÖSAŞ’ı ekol yapan ise kuşkusuz oradan “mezun” olanların başta ödeme sistemleri olmak üzere FinTek alanında imza attığı başarılı işler, girişimler… Mehmet Sezgin’in hâlâ “çocuklarım” diye hitap ettiği ve başarılarıyla her fırsatta onur ve gurur duyduğu bu isimlerin sayısı o kadar çok ki…

Mehmet Sezgin ve “öğrencilerini” buluşturup GÖSAŞ kültürünün, GÖSAŞ ekolünün nasıl ortaya çıktığını konuşma fikri uzun süredir aklımızdaydı. Nihayet online ortamda da olsa onu ve 7 öğrencisini bir araya getirme fırsatını bulabildik.

Lidio Kurucu Ortağı ve CEO’su Emre Güzer, Finberg İştirak Koordinatörü Gaye Ör, E-Güven Genel Müdürü İlker Türkoğlu, Vizyon Elektronik Para Genel Müdürü Kerem Kalelioğlu, Ahlatçı Ödeme ve Elektronik Para Hizmetleri Genel Müdürü Kutay Yalınkılıç, Dgpays Ödeme Sistemleri Ürün Yönetimi ve Satış Lideri Mahmut Artuç ve PayTR Genel Müdürü Tarık Tombul, “hocaları” Mehmet Sezgin’le birlikte GÖSAŞ’taki anılarını tazeleyip oradaki çalışma ortamı ve kurum kültürüyle ilgili görüşleri paylaştılar…

ABDULLAH ÇETİN

Öncelikle salgın koşulları ve yoğun iş temposuna rağmen kırmayıp davetimizi kabul ettiğiniz için sizlere bir kez daha teşekkür etmek istiyorum… Mehmet Bey, toplantıya hazırlık yaparken GÖSAŞ’ın sitesine bir kez daha göz attım. “Biz Kimiz” kısmında “nakitsiz toplum” hedefi birkaç yerde özellikle vurgulanıyor. Sanırım GÖSAŞ bu vizyonu en çok sahiplenen şirket gibi görünüyor, ne dersiniz?…

MEHMET SEZGİN

Haklısın. Biliyorsun, nakit bu topraklarda icat edilmiş. Bu da bir şekilde bizim DNA’mızda var. Biz GÖSAŞ’ı kurduğumuzda Bitcoin’ler, dijital paralar yoktu. Ama özellikle gençlerde nakit kullanımına karşı bir ilgisizlik olduğunu biliyorduk. Bir de bizim gibi yüzde 70-80 enflasyon oranlarının görülebildiği bir ülkede nakdin değersizliği vardı. Dolarizasyon, devalüasyonlar malum… Bu yüzden 1999’da Garanti Ödeme Sistemleri’ni kurarken misyon ve vizyon olarak “nakitsiz dünya” sloganını belirleyip stratejimizi, çalışmalarımızı buna göre kurgulamıştık. Kart kullanımını yaygınlaştırmak için her yıl farklı farklı sektörleri ikna turlarına çıkardık. Örneğin, noterleri ikna edebilmek için o kadar uğraştık ki…

Ben Garanti’ye Mastercard’dan gelmiştim. Dolayısıyla ödeme sistemleri uzmanlık alanımdı. Europay markası dolayısıyla ödeme sistemleri (payment systems) kavramı vardı ama Türkiye’de bunu bir şirket ismi olarak sektöre biz kazandırmış olduk. Bir banka bünyesinde kurulan ilk ödeme sistemleri şirketi aynı zamanda GÖSAŞ. Şirketi kurarken bu işin sadece kartlarla sınırlı olmadığını; kredisiyle, POS’uyla, ATM’siyle bir ödeme sistemleri bütünü olarak kurgulanması gerektiğini düşündük.

Ayrıntılarını nasılsa konuşacağız, istersen ben burada sözü arkadaşlara bırakayım…

“BAHŞİŞ POS BİZİ DARMADUMAN ETMİŞTİ”

TARIK TOMBUL

GÖSAŞ kurulduğunda üniversitede işletme okuyordum. Bankacılıkla ilgiliydim ve bu alandaki gelişmeleri takip ediyordum. 2000’de mezun olduktan sonra Garanti için yaptığım başvuru kabul edildi ve GÖSAŞ maceram başlamış oldu. O zaman inprinter cihazlar çok yaygındı. Lüks restoranlarda slipler çekiliyor ama provizyon tarafından bir eksiklik vardı. Tamamen tesadüf eseri olarak ben de otorizasyon, provizyon servisinde işe başladım. Bu da benim en büyük şansım oldu. Çünkü kartlı ödeme sistemlerinin başladığı yer burasıymış. Orada hem kartı, hem POS’u hem de Visa, Mastercard kurullarını öğreniyorsunuz. Hatta Kutay’la beraber hafta sonları ve akşam mesai sonraları POS destek konusuna da el atmışlığımız vardır.

1 yıl sonra fraud ekibine katılınca kartın ve POS’un nasıl kullanıldığının yanı sıra dolandırıcılığın nasıl yapıldığını ve nasıl engellenebileceğini de öğrenmiş oldum.

O dönemde Mehmet Bey’in beni en çok etkileyen fikirlerinden biri “Bahşiş POS” olmuştu. Bizi deyim yerindeyse darmaduman etmişti…

MEHMET SEZGİN

(Gülerek) Hiç de kolay olmadı tabii. Avrupa’da, Amerika’da kullanılan bu uygulamayı bizim de geliştirmemiz önünde hiçbir engel yoktu. POS zaten kendimizindi, sadece bir program yazılacaktı. Mustafa Yarkın’ın başında adeta boza pişirerek yazdırdım. Yazdı ama restoranlar, garsonlar bunun için vergi ödemeyi kabul edecek miydi? Biraz zorlamayla, biraz da sponsorluk katkısıyla birkaç yere koymuştuk o POS’ları…

TARIK TOMBUL

Güzel bir anı da TL’den 6 sıfır atılması için hazırlık yapıldığı 2004 yılından… Güneşli’deki operasyon merkezimizde Hüsnü (Erel) ve Mehmet beyler dolaşırdı. Hepimiz adeta koltuklarımıza çivilenmiş gibiydik, yerimizden kalkamıyorduk. Bir gece saat 3 gibi koltukları biraz yayıp separatörün altında kaldık… Göremeyince “Bu adamlar nerde” diye sormuştunuz. Bunun üzerine “Fraudçu yemez içmez, …, her şeyi masasında yapar” diye espri olmuştu.

11 yıl kadar Garanti’de çalıştım. Güvenli operasyon bölümüne geçtim. 2011 yılında Visa, Mastercard’ın internet ortamında ödemeler konusundaki kuralları yayınlanınca kapımızı PayU çaldı ve FinTek serüvenimiz başladı. 7 yıl boyunca PayU Türkiye’nin kuruluşu, büyütülmesi, yurtdışı görevler alınması gibi görevleri yerine getirdikten sonra yine Emre’yle birlikte PayTR ekibine katıldık.

“PAYU, GÖSAŞ EKOLÜNÜN İLK MEYVELERİNDEN BİRİ OLDU”

EMRE GÜZER

Tarık’ın bahsettiği dönemde ben e-ticaretle ilgili çağrı merkezi tarafındaydım. Kültür olarak biz hep “Başka bir arzunuz” demeyi öğrenmiştik. Yetiştirilme tarzımız da böyle oldu. Ödeme sistemleriyle hep yakın oldum. Savaş Akar, Tunç Yalgın gibi isimlerle çalıştım, onlardan çok şey öğrendim. GÖSAŞ’ta, Garanti’de edindiğimiz network sayesinde PayU’da başarılı olduk. Oradaki bilgi birikimi ve know-how sayesinde lisansın, kuralların belli olmadığı bir dünyada büyüdük, ortaklıklar kurup, şirketler satın aldık… O ekolün temsilcileri daha sonra gittikleri her yerde başarılı işlere imza attı. SMS ile ödeme gibi küçük örnekleri bir kenara bırakırsak PayU, GÖSAŞ ekolünden çıkan ilk girişim örneklerden biri oldu diyebilirim. Sonrasında benzer ve güzel örnekler devam etti.

KEREM KALELİOĞLU

O dönemdeki ortam günümüz için bile “lüks” diyebilirim. Mesela şimdi startup şirketlerinde çalışanlara doğum günlerinde izin verilir. Bu uygulama GÖSAŞ’ta hep vardı. Biz pazarlama tarafındaydık, Gaye kart bölümündeydi, Tarık arkamızı topluyordu… Buradaki ortam daha sonra geçtiğimiz FinTek şirketlerindeki işimizi çok kolaylaştırdı. Ben de 2016 yılında Arena Bilgisayar’ın FinTek şirketi Paynet’e geçtim. Adaptasyon konusunda hiç zorlanmadım. Orada B2B kanalını İlker ile birlikte öyle bir noktaya getirmiştik ki Paynet’te bu konuda farklı işler çıkarmamızda katkısı oldu. Bu tamamen GÖSAŞ’ta aldığımız kültürün bir sonucu oldu.

KUTAY YALINKILIÇ

Ben GÖSAŞ’a 2001’de dahil oldum ve deyim yerindeyse 11 yıl ekmeğini yedim.

Mehmet Bey’in liderliğinde bizim dönemin en önemli özelliği kararların çok hızlı alınmasıydı. Zincirlikuyu ofisinde Mehmet Bey’in masasında toplanırdık, hızlıca herkes görüşlerini ifade eder ve hızlıca gerekli karar alınıp uygulamaya başlanırdı. Mail silsileleri, sunumlar, toplantılar gibi işi uzatıp zorlaştıran süreçler hiç olmazdı. Çok hızlı karar alma süreci vardı. Biz bu yüzden GÖSAŞ’ı hep bir startup, bir FinTek olarak gördük. Benim gördüğüm 11 yılda hep böyle hızlı işler yaptık. Mesela “Aynalı Bonus” kredi kartı vardı.

“DIŞARIDAKİ DÜNYA DA ÖYLE SANIYORDUK…”

GAYE ÖR

Ben Garanti’ye 2005 yılında girmiştim. Üniversiteden mezun olurken “Kesinlikle bankada çalışmam” diyordum. O dönem Sema Hanım vardı insan kaynaklarında. Hiç deneyiyim yokken bana bir şans verdi. Tabii bankacılığı ve ödeme sistemlerini burada tanıyınca dışarda da işlerin böyle olduğunu düşünüyordum. Teknoloji harika, çok hızlı ve başarılı işler çıkarıyoruz… Diğer bankalardan arkadaşlarla konuşuyorum, deyim yerindeyse hiç tık yok. Öyle ki aradan 18 yıl geçmesine rağmen hala Bahşiş POS’un başka bir örneği yok. Taksilere POS verdik, banka kartına temassız özelliğini getirdik, ilk Mastercard logosunu da biz koyduk. Tüm bunlarda Mehmet Bey’in inatçı tutumu başrol oynadı. Ulaşımda temassız teknolojisinin kullanılması, anahtarlık kart, Aynalı Bonus, çevreci kart… o kadar çok yeni ürün çıkardık ki… Üstelik bunlara çok kısa sürelerde karar veriliyordu. Haliyle biz de bir startup gibiydik. Bu noktada Mehmet Bey’in öncü rolünün yanı sıra o kadar genç ve dinamik bir ekibi bir araya getirip tutabilmesi de başarıyı perçinleyen faktörlerden biri olmuştu. Doğrusu ben bir daha o kadar genç ve dinamik bir ekiple çalışma fırsatı bulamadım. Açıkçası startup’lar dışında bir daha böyle bir örneğin tekrarlanabileceğini de sanmıyorum.

Bir süre sonra yavaş gidene adapte olmaya çalışıyorsunuz. Daha fazlasını yapayım derken yolum BKM ile kesişti ve Soner (Canko) Bey ile tanıştım. BKM Express gibi çok önemli bir projede görev aldım. Kariyerimde en uzun süre yer tutan yer 6 yılla Garanti oldu. BKM’den sonra bir süre PayPal Türkiye’de görev yaptım. Ardından 4 yıl kadar da PayU’da çalıştım. Çok kısa bir Wirecard deneyiminden sonra da yatırım finansmanı tarafına geçtim. Sonuçta yine FinTek ve startup’larla iletişime devam ediyorum.

MAHMUT ARTUÇ

GÖSAŞ’ın gerçekten keyifli, zevkli bir çalışma ortamı vardı. Mehmet Bey hep “İş hayatın bir parçası, hayat işin değil” derdi. Her çeyrek dönem toplantısının ardından “Yurtdışına çıktınız mı, hangi filmleri seyrettiniz” gibi sorular sorar, “Sevgilinize, eşinize, çocuklarınıza, sevdiklerinize mutlaka zaman ayırın” derdi. Yani iş hayatın bir parçasıydı ve bu da hızı ve verimliliği artırıyordu. Herkes birbirinin rakibi değil arkadaşıydı; çok rahat iletişim kurabiliyor, birlikte karar alıp birlikte hayata geçirebiliyordunuz. Telefonla iletişim kurmaya ihtiyaç duymuyor, direkt yanına gidip konuşabiliyorduk. Bu da hızlı karar almayı sağlıyordu. İşte bu ortam GÖSAŞ’ı ekol yaptı.

“YEMEKTE İŞ KONUŞMAK BİZİM İÇİN ZEVKTİ”

GAYE ÖR

Bir de “hallederiz” kültürü vardı tabii. Bir şey ters gittiğinde hemen ekipler arasında “problem değil, hallederiz” diyerek birbirine destek atmalar başlardı. Örneğin, Rock’n Coke müzik festivaline özel ön ödemeli bir kart yapmıştık. Birçok şey ters gitti ama kartı kullananlardan hiçbiri bunu fark etmedi. Garanti Teknoloji’den arkadaşlar, kendilerinden talep edilmeden laptop’larını alıp geldiler ve 72 saat boyunca bizimle alanda birlikte çalışmaya devam ettiler. Üstelik hafta sonu tatilleri olmasına rağmen…

İş dışında birlikte yemeğe gittiğimizde bile genelde konu dönüp dolaşıp yaptığımız işlere geliyordu. Çünkü yaptığımız işten çok zevk alıyorduk.

TARIK TOMBUL

Gaye, bence gerçekten de işimizi sahipleniyorduk. Çeyrek dönem toplantılarını iyi hatırlıyorum, grand tuvalet giyinip sanki tiyatroya gider gibi hevesle katılırdık…

MAHMUT ARTUÇ

(Gülerek) Tarık hatırlar mısın, Mehmet Bey bir keresinde Star Wars konseptiyle çıkmıştı sahneye…

TARIK TOMBUL

Az önce Gaye’nin de söylediği gibi bizi iten şeyler vardı. Örneğin, iletişim yöntemi… Mehmet Bey, “Eğer karşınızdaki kişiyi görüyorsanız ona e-mail atmayın. Böyle bir şeyi yakalarsam üzerim” dediğinizi hatırlıyorum. Yeni nesil maalesef bu konuda o kadar duyarlı değil. “Mail attım, benden çıktı” diyebiliyorlar.

Unutmadan, sizin bir de performans için yüzde 10 kuralınız vardı Mehmet Bey. Performansı en altta kalan yüzde 10, kendini yenilemek zorunda kalırdı. Herkes baktığınızda A+ performansa sahip oluyordu ama o yüzde 10 dilimine kalanlar yine üzülüyordu. Burada biz C ve D’yi hiç görmüyorduk bile. En azından güvenli operasyon ve fraud ekibi için bunu söyleyebilirim. Bu kriter aslında kötü bir rekabet yerine herkesin birbirini taşımasını getiriyordu. O yüzde 10 kuralını ben PayU’da da uyguladım ve işe yaradığını gördüm.

“İŞİ SAHİPLENMEK” VE “BENDEN SONRA DEVAM” DİYEBİLMEK…

MEHMET SEZGİN

Ben bunları “Hikayesi En Bol” kitabımda da yazdım… Tabii senin dediğin yüzde 10 kuralını ben icat etmedim. Ben de bir yerlerden okuyarak, dinleyerek öğrendim. Başarıyla uygulamaya geçirebildiysem ne mutlu bana.

Garanti’de “işin sahiplenilmesi” Akın Öngör ile gelen bir ekoldür. Nitekim Öngör, “Benden Sonra Devam” dedi. Yani “tufan” demedi. Genel müdür yardımcılarının tamamına işin sahibinin onlar olduğunu hissettirdi ve “siz işinizin genel müdürüsünüz” dedi. Garanti’de o kültür olmasaydı ben ne kadar çırpınırsam çırpınayım başarılı olamazdım. O ekolü Ergün Özen de devam ettirdi. Akın Öngör, “İstersen yaparsın” diyerek bir yönetim ekolü getirdi.

Garanti Ödeme Sistemleri’nin en büyük şanslarından biri de hem içeride hem dışarıda olması. Banka bünyesinde olması itibarıyla büyüklük gücü var. Tam bağımsız olmasa da ayrı bir şirket olduğu için büyük olduğu halde küçük gibi hareket edebilme, küçükken büyüklüğün avantajını kullanabilme avantajı var.

Büyük şirketler yavaş, hantal olur. Adı üzerinde “büyüktür”… Peki onu nasıl hızlandırabilirsin? Garanti’yi düşün, 20 bin kişi nasıl koşturacaksın? Bir de BBVA’yı düşün, 120 bin kişi… Ama 150-200 kişiyi koşturabilirsin. İşte GÖSAŞ, bu açıdan hem içeride hem de dışarıda olmanın avantajını çok iyi kullandı.

Aslında en büyük FinTek’ler bankalar. Sonuçta onlar da teknolojiyi kullanarak finansal hizmet veriyor. Bana GÖSAŞ’ta 5 bin kişiyi bağlasalardı o kültürü oluşturamazdım. Bazen büyüklük negatif bir şey olabiliyor.

Startup’ların sorunu da finansman. Bu yüzden de ideal olan, büyük şirketlerin içinde iş alanları oluşturup onlara mümkün olduğunca bağımsızlık verip ayrı bir şirket gibi yönetmek. Benim ODTÜ’den mezun olduğumdan bu yana savunduğum tez budur. Ama bunu çok az şirket başarabilmiştir.

Sonuçta bankalar hantaldır, FinTek’ler hızlıdır. Nitekim özellikle ABD gibi bankaların çok daha yavaş ve hantal olduğu ülkelerde değişimin lokomotifliğini FinTek’ler üstleniyor.

İLKER TÜRKOĞLU

Ben de Mehmet Bey’in dönem toplantılarındaki “İşinizin patronu sizsiniz, sonuç odaklı olun, çözüm odaklı olun” sözlerini hatırlıyorum. Bunlar artık bizim genetiğimize işlemiş. Sanırım içinizde Garanti’ye en son katılanlardanım. 2007’de girdim, 2015 sonunda ayrılıp PayU’ya geçtim. Aslında terfi alıp yönetici olduktan sonra istifa etiğim için tepki de aldım. Kariyerimin açık olduğunu, küçük bir şirkete giderek risk aldığımı söylediler. Ama artık vizyon açlığı, yeni bir şeyleri başarma isteği o genetiğin içindeki tetikleyiciler devreye girdi ve PayU’da başladık. Emre, Tarık, Gaye ve ben güzel bir dörtlü olarak 3-3.5 yıl beraber çalıştık. Bir şeyleri başardığımızı, güzel şeylere yol açabildiğimizi düşünüyorum. Ardından 2-2.5 yıllık bir Asseco deneyimim oldu. Geçen yılın başında da Birleşik Ödeme’ye geçmiştim. Şimdi Eczacıbaşı Grubu bünyesindeki E-Güven ile yeni bir “challenge” başlıyor benim için. Yine sektörden kopmuyorum ama 15 yıllık ödeme sistemleri macerasından sonra bu benim için yeni bir “challenge” olacak.

MEHMET SEZGİN

Gaye “inatçı” deyince aklıma geldi… Türkiye’de kredi kartının üç katı kadar debit (banka kartı) var. Ama bunlar bir türlü alışverişlerde kullanılmıyor. Ben bunun için ta Mastercard’tan bu yana çabalıyorum. İnatla toplantılarda diğer bankaların yöneticilerine, özellikle de kamu bankalarına bunu anlatıyorum. “Banka kartlarının çoğu kamu bankalarında, milyonlarca memur, işçi maaşını sizden alıyor. Her 5 işlemden biri ATM yerine alışveriş olsa şu kadar para kazanırsınız” diyorum. Üstelik ATM’den para çekmek için sıraya giriyorlar.

Öyle ki biz kartın üzerine alışveriş için de kullanılabildiğini yazmıştık… Ama artık BKM verilerine göre, en azından işlem sayısı açısından kredi kartıyla kafa kafaya gelindi. Bazı şeyler ancak inatla üzerine gidersen olabiliyor. Vizyonu aksiyona çevirebilmen gerekiyor. Tabii bir de bunu heyecanla, eğlenceyle yapmanız lazım.

“ARTIK STARTUP’LARIN İSTEYİP DE TRANSFER EDEMEYECEĞİ YÖNETİCİ YOK”

EMRE GÜZER

Heyecan da şimdi startup’larda var. PayU’yu kurmak için ayrılırken tanıdığım herkesle görüşüyordum. Garanti Teknoloji de dahil. Mustafa Yarkın’a fikrimi açtığımda, “Emre, senin gibi profilleri elimizde tutabileceğimiz bir organizasyon anlayışı yok henüz” dedi. Gerçi hâlâ da durum çok farklı değil. Örneğin, geçenlerde 16 yıllık bir bankacı böyle bir startup’ın parçası olmak için ayrıldı. Yeni ve farklı bir şeyler yapmak isteyen profesyonellerin sayısı hızla artıyor. Konvansiyonel büyük şirketler artık ellerindeki kalifiye elemanları tutamıyor. Çünkü artık bizim gibi startup’ların anlatabileceği bir hikayesi var ve bu, yeni bir arayış içinde olanlara cazip geliyor. Biz girişimciler yapacağımız işe önce kendimiz inanıyoruz. Bunu başkalarına anlatınca onlar da inanıyor. Onlar inanınca biz bir tık daha fazla inanıyoruz. Sonra gidip yatırımcıya anlatıyoruz. O da inanınca “Galiba bu iş olacak” diyor ve bir tık daha inanıyoruz. Herkes inanınca sorumluluğumuz da artıyor tabii. Ya çalışanların maaşını ödeyemezsek, bize güvenip sermaye koyanları hayal kırıklığına uğratırsak?

Kısacası startup’lar altın çağını yaşıyor. Bugün bizim genel müdür yardımcısı ve altı seviyelerde isteyip de transfer edemeyeceğimiz çok az yönetici olacağını düşünüyorum. Bu acıdan Mehmet Bey’in de belirttiği gibi kurum içi girişim, kurum içi girişimcilik önem kazanıyor.

MEHMET SÖNMEZ

Bence iki tip insan var profesyonel yaşamda. İlki hala pozisyonla mutlu olanlar ve bunların sayısı giderek azalıyor. Bir “rahatsızlık hali” var bizim gibilerde, hayata bir değişiklik getirmek istiyoruz. Konfor alanı bize göre değil.

İstatistiklere göre startup’ların yüzde 90’ı başarılı olamıyor. Ama Amerika’da büyük şirketler yine de yöneticilerini startup’larda çalışmaya teşvik ediyor. Diyelim ki startup başarısız oldu ya da yönetici umduğunu bulamadı, geri alıyor. Çünkü onun orada edindiği deneyimi kazanç olarak görüyor. İşte bu esnekliği de sağlamak lazım. “Benden gideni bir daha işe almam” demeyeceksin.

Yine Amerika’da pek çok insan da belli bir yıldan sonra ayrılıp 4-5 şirkete danışman olabiliyor. Hatta abartıp kendini “startup danışmanı” olarak ilan edenler de türedi. Ama biz iyi yanından bakalım; 20 yıl bir alanda çalışmış biri finansman sağlama, ürün yönetimi, müşteri bulma gibi konularda danışmanlık yapabiliyor, 4-5 startup ile birden çalışabiliyorlar. Hepsinden yüzde 1’in altında hisse alıyorlar. Başarılı olursa ne ala… Farklı şirketlerle çalıştıkları için tatmin de yüksek oluyor.

Artık dünyada 30 yıl bir işte çalışıp da emekli olayım anlayışı azalıyor. Azalması da lazım. İnsan beyninin de farklı şeyleri düşünüp yapmaya ihtiyacı var. Hani derler ya: “Sağ elinle yaptığını solla da yap beynin şaşırsın.” O kadar öğrenmeye aç nöron varken sen aynı işi yaptırırsan o beyin zaten gelişmez. Bu şirketler için de geçerli. Yeni devinimlere, dinamizme kapı açmanız lazım. Büyük şirketlerin değişmesi kolay değil ama bu tür şoklar vererek bünyeyi tazelemeleri mümkün.

“KURUMSALLIK BİZE GÖRE DEĞİLMİŞ!”

KUTAY YALINKILIÇ

Ben, 11 yıl GÖSAŞ’ta çalıştıktan sonra Vodafone Türkiye’ye geçince ne olduğunu öğrendim kurumsallığın. Kart çıkarmak isteyen bir GSM operatöründe yine ödeme sistemlerinde devam etmiş oldum. Gaye’nin de anlattığı gibi GÖSAŞ’ta bize öyle bir ortam sunulmuştu ki her yerin öyle olduğunu sanıyorduk. Arkadaşlık, keyifli çalışma ortamı, dayanışma, hızlı karar alıp uygulama… Daha önce neredeyse hiç birimizin farklı bir deneyimi yoktu. Aslında ben gerçek anlamda kurumsallıkla Vodafone’da tanışmış oldum. 30 saati bulan toplantılar, sunumlar, mailler, telefonlar… O zamanki genel müdür yardımcım Gökhan Öğüt’e, GÖSAŞ’taki tecrübelerimden hareketle “Bu böyle yürümez, işin sorumluluğunu bana verin, zamanlamasını belirleyin, ben yapayım” dedim. Sağ olsun kabul etti. O zaman buna çok şaşırmışlardı. Sonuçta daha 2014’te Vodafone’da kartı, cüzdanı, QR kodu, gözle okumayı bu şekilde devreye aldık.

Şimdi 8 yıl önce yaptığım bu işi hevesle anlatıyorum. Önemli olan terfi edip bir koltuğa oturabilmek değil hevesle, gururla anlatabileceğin bir işe imza atmak. İşte GÖSAŞ’ta bize bu kültür kazandırıldı.

Vodafone’da da bu yönde bir dönüşüme katkı sağlayabilmek beni mutlu etti ve 4 yıl sonra yine bir startup’a dönme kararı alarak Birleşik Ödeme’ye geçtim. 6 yıldır orada GÖSAŞ’taki iki büyük öğreti olan “işin patronu olmayı” ve gerçekten ürün çıkarmaktan, iş yapmaktan zevk almayı hayata geçirmeye çalıştım. Gaye’nin bahsettiği iş dışındaki yemek masalarında zevkle konuştuğumuz iş sohbetlerinde yeni ürünler çıkıyordu. Bu kesinlikle işkoliklik değildi, gerçekten de zevk alıyorduk. Ben GÖSAŞ’tan bunu öğrendim.

“GİTTİĞİMİZ YERİ GÖSAŞ’A BENZETMEYE ÇALIŞIYORUZ”

MAHMUT ARTUÇ

Ben de İlker ve Kerem’le birlikte 2015’te, aynı gün ayrıldım GÖSAŞ’tan. Yine bir FinTek olan Birleşik Ödeme’ye geçtim. O zaman bu şirket çok küçüktü. Sonra Akbank ile yine bankaya dönmüş oldum. Akbank’ta FinTek’leri yukarıdan görme şansım oldu. O zamanlar banka içinde 6493 sayılı kanunu pek bilen yoktu. Bu yüzden de biraz bilgisi olanlara bu işi deyim yerindeyse yamadılar. FinTek’lerin önemini bu şekilde daha net kavrayınca ZUBİZU ve Dgpays grubuna katılarak yeniden öze dönmüş oldum. Bu kararımdan da son derece memnunum. Çünkü burada çok daha özgür ve yaratıcısınız, hiyerarşi yok denecek kadar az. Mehmet Bey zamanındaki GÖSAŞ gibi burada da benzer bir ortamda hareket edebiliyoruz. Zaten içinden çıktıktan sonra GÖSAŞ’ın ne kadar özel bir yer olduğunu anlıyor; oradaki arkadaşlık ve çalışma ortamını özlüyorsunuz. Geldiğiniz yerde üst düzey bir yöneticiyseniz oradaki ortamın bir benzerini oluşturmaya çalışıyorsunuz. Biz bunun avantajlarını yaşıyoruz.

“TEK VE EN BÜYÜK PİŞMANLIĞIM…”

MEHMET SEZGİN

Tabii bu kadar güzel anıyı paylaşınca GÖSAŞ’ta hiç başarısızlık olmadı mı, hiç pişmanlık yok mu diye de sorabilirsiniz. Elbette var…

Ergün Özen ile Garanti Ödeme Sistemleri’ni banka dışına çıkarıp bağımsız bir FinTek yapalım diye 2013-2016 yılları arası çok uğraştım. Raporlar hazırladık, danışmanlık aldık, yönetim kurullarına sunumlar yaptık… Sadece Türkiye değil dünya çapında önayak olacak bir girişim planladık. Hatta kart çıkarma tarafı bankada kalıp, diğer bütün alanlar GÖSAŞ ve Garanti Teknoloji’nin birleşmesiyle oluşacak yeni şirkette toplanacak şekilde bir planlama yaptık. Dijital bankacılık ve diğer konuları da daha o zamandan planladık… Ancak tam da BBVA ortaklığı, satış dönemi derken yönetim kurulları o kadar değişti ki bu kararı çıkaramadık. Eğer çıkarabilseydik herhalde o ekibi yeniden toplardım ve muhtemelen en azından danışman olarak şu an orada olurdum.

Garanti Teknoloji ve Garanti Ödeme Sistemleri’ni birleştirip dünya çapında bir FinTek yaratacaktık. Örneğin, Bonus kart programına dahil tüm bankaların prosessingini yapabilirdi, o bankaları bu şirkete ortak olabilirdi. Visa, Mastercard’ın eski hali gibi küçükten başlayıp tüm Avrupa’ya kart prosessingi yapabilirdi. NFC, dijital cüzdan, o kadar çok yapılabilecek şey vardı ki… Türkiye’den küresel bir oyuncu çıkabilirdi. İşte benim en büyük, daha doğrusu tek pişmanlığım, başarısız olduğum konu budur.

5 yıldır myGini ile cebelleşiyorum ve startup işinin ne kadar zor olduğunu biliyorum. Hepinizi hala o günlerdeki gibi “çocuklarım” olarak görüyor ve başarılarınızın önünde saygıyla eğiliyorum.

 

0 0 0 0 0 0
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

HIZLI YORUM YAP

0 0 0 0 0 0

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.