DOLAR

32,5785$% 0.28

EURO

34,7745% 0.02

STERLİN

40,5875£% -0.11

GRAM ALTIN

2.492,49%0,34

ÇEYREK ALTIN

4.258,00%0,25

BİTCOİN

฿%

İmsak Vakti a 04:46
İstanbul HAFİF YAĞMUR 13°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a

Yüzde 100 uzaktan çalışma desteği

Bilişimde şaha mı kalkacağız? Teknoparklar hayalet binalara mı dönüşecek?

Kimi teşvik ve destekler, kimi prestij, kimi de başta iş birlikleri olmak üzere ekosistem olanakları için tercih ediyor. Gerekçesi ne olursa olsun teknokentlere, teknoparklara ilgi çok yoğun. Öyle ki başta İTÜ, ODTÜ, YTÜ ve GOSB olmak üzere teknokent ve teknoparkların kapısında deyim yerindeyse kuyruk var! Yüzlerce yeni başvurudan bahsediyoruz…

Geçen aralık ayında, araştırma geliştirme merkezleri ve teknoloji geliştirme bölgeleri olarak nitelendirilen teknokent/teknoparklarla ilgili önemli bir gelişme oldu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı teknoloji destek paketi kapsamında, bu merkezlerde çalışan bilişim personeline yüzde 100 uzaktan çalışma desteği öngörüldü. Erdoğan ayrıca, bilişim alanında girişimci kredisi verileceğini belirtip yazılımcı istihdamını artırmak için yeni bir program başlatıldığını duyurdu…

Peki bu karar söz konusu merkezler açısından ne anlam ifade ediyor? Şirketler, çalışanlar ve teknopark yönetimleri nasıl etkilenecek? Teknoparkta yer almak şirketler açısından ne kadar avantajlı? Farklı olarak neler yapılması, hangi alanların geliştirilmesi gerekiyor?
Bu soruları Türkiye’nin önde gelen teknokent/teknopark yöneticilerine, buralarda uzun süredir faaliyet gösteren şirketlerin yöneticilerine sorduk. “Kuyrukta” bekleyenleri de ihmal etmedik…

Aslı Derbent Özkan
VeriPark Türkiye Genel Müdürü

“2024 için planladığımız Ar-Ge çalışmalarını 2023’e çekiyoruz”

Uzaktan çalışma desteği, VeriPark olarak uzun süredir beklediğimiz bir gelişmeydi. Bu önemli destekle Türkiye yazılım sektörünün önünün fazlasıyla açılacağını, büyüme hızının artacağını düşünüyorum.

Salgının başladığı 2020’den bu yana uzaktan çalışma sistemini başarıyla uygulamış ve çalışanlarımızın görüşlerini de alarak istekleri üzerine halen uzaktan çalışma sistemiyle operasyonlarını sürdüren bir şirketiz. Şu anda Türkiye çapında 34 ilde çalışanlarımız var. Şirketimizin merkezi İstanbul’da ama çalışanlarımızın ancak yarısı burada ikamet ediyor. Teknoloji çalışanları için şirketlerin uzaktan çalışma imkanı tanıması önemli bir kriter. Türkiye’nin her yerinden çalışabilmenin mümkün olduğu, 8 saat mesaiyi bitirmenin değil, kendi zamanını planlayarak elindeki işi bitirmenin önemli olduğu, artan zamanlarda ise kişilerin ailelerine ya da arkadaşlarına daha fazla vakit ayırmasına imkan tanıyan bir sektörde çalışıyoruz. Böyle bir seçeneğimiz varken çalışanlarımızı mesai saatleriyle, günde minimum 2 saati yolda geçirecekleri ofis ortamlarıyla sınırlamamamız lazım. Bizim şirketimizde zaten çalışanlar ofise gelmiyor. Dolayısıyla hayatımızda bu anlamda bir değişiklik olmayacak. Ama elbette bu destek çok önemli. Ürünleşme planlarımıza hız vereceğiz. Hatta şimdiden 2024 planlarımızdaki Ar-Ge çalışmalarını 2023’e çekmek üzere aksiyonlarımızı aldık. Böylece katma değerli dijital teknolojilere dayanan ürünlerimizi daha hızlı piyasaya çıkarabileceğiz. Bu açıdan sağlanan destek çok ama çok kıymetli.
Teknopark yönetimleri de bu kaynakla birlikte bünyelerinde barındırdığı firmaların daha katma değerli, Ar-Ge’ye yönelik projelere yöneldiklerini görecektir. Teknopark yönetimleri, uzun süredir online olarak firmaları bir araya getirmek, sinerji ve iş ortaklıkları yakalamak üzere çalışmalar yapıyordu. Bu çalışmaların daha da hızlanacağını düşünüyorum. Bu dünyada var olmak istiyorsanız iyi yaptığınız konuya odaklanıp bu ürünlerin tamamlayıcı parçalarını o konuyu iyi yapan diğer firmalardan almanız, yani iş ortaklıklarına açık olmanız lazım. VeriPark olarak 35 ülkede 100’e yakın iş ortağımız var. Bu iş ortaklıklarını geliştirmek denklemin tüm paydaşları için gerçekten çok önemli. Bu ortaklıklar sayesinde farklı pazarlara girişi kolaylaştırarak birbirimizin ürettiği katlanarak artan katma değer ve müşteri portföyünden karşılıklı yararlanmamız mümkün oluyor. Burada teknopark yönetimlerinin sağlayacakları platformlar ve verecekleri rehberlik sayesinde oldukça önemli oyuncular haline geleceğini düşünüyorum.

“Teknoparklar özellikle startup’lar için çok kıymetli”

Teknoparkta yer almanın avantajlarına gelince… Bu aslında bir prestij. Bir teknoparka girmek için başarıyla işlediği kanıtlanmış bir iş planınızın, sürdürülebilir bir iş modelinizin olduğuna teknopark yönetiminin uygun gördüğü oldukça kapsamlı ve seçici bir jüriyi ikna etmeniz gerekiyor. Dolayısıyla teknoparka başvuru aşaması bile şirketinizi geliştiren bir iş planı ve model geliştirmeniz için sizi zorlayan bir sürece sahip.
Bu özellikle startup firmalar için çok kıymetli. Sonrasında firmalar arası sinerjiyi yakalayabilirseniz, teknoloji transfer ofisiyle iletişiminizi açık tutup üniversitelerden kısa sürede keşfedemeyeceğiniz destekleri hızlıca alabilirsiniz. VeriPark olarak tüm bu imkanları deneyimlemiş ve bunlardan yararlanarak son derece başarılı işlere imza atma fırsatı bulmuş şirketlerin harika bir örneğiyiz. Bizim teknokent yönetimlerine asıl iş geliştirme, ihracat, ürünleşme yol haritası ve desteği, iş ortaklıkları gibi konularda çok ihtiyacımız var. Eminim startup’ların bundan çok daha fazla konuda ihtiyaçları var.

“İstihdam Türkiye geneline dağılacak, fırsat eşitliği sağlanacak”

Tüm bu avantajlara karşılık, şu anda İstanbul’da herhangi bir teknoparka başvurduğunuzda alacağınız cevap yüksek ihtimalle “yer yok” şeklinde oluyor. Bu nedenle çok daha fazla sayıda ve kapasitede teknoloji geliştirme bölgelerine ihtiyaç duyduğumuz kanısındayım. Ar-Ge merkezi oluşturmak ise startup seviyesinde bir firmanın tek başına başarabileceği bir süreç değil. Dolayısıyla şimdiye kadar yazılım sektörünün tamamı teknokentlerin sunduğu imkanlardan yararlanamıyordu. Ancak uzaktan çalışmanın yüzde 100 olmasıyla bu değişecek. Hem her şehirdeki teknoparklar için bir fırsat olacak hem de istihdamın büyük şehirlerden tüm Türkiye geneline yayılmasını ve fırsat eşitliğini sağlayacak. Yazılım ve teknoloji alanında çalışan tüm kadrolarda istihdam alanımız büyük şehirlerden ülke çapına genişleyecek. Aynı şekilde yazılım kadrolarına sunulan eğitimler de büyük şehirlerden tüm Türkiye’ye yaygınlaşacak.

Teknoloji ihracatı için önümüzde çok fırsat var. Örneğin, Ukrayna-Rusya savaşı sonrasında pek çok proje Türkiye’ye kaymaya çalışıyor ama kaynaklarımız sınırlı. Sadece 3 büyük şehirle kendimizi sınırlamamalıyız. Bu imkanları tüm Türkiye’ye yaygınlaştırarak yurtdışına yüksek teknolojili ve katma değerli ürün ihracatımızı da artıracağımızı düşünüyorum.

Prof. Dr. Attila Dikbaş
İTÜ ARI Teknokent Genel Müdürü

“Sadece yazılım yapanlar hariç farklı bir sınır belirlenebilirdi”

Bildiğiniz gibi 2008-2010 yılları arasında (o zamanki adıyla) Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’na hazırladığım “Türkiye Bilişim Vadisi Fizibilite ve Yer Seçimi Raporu”nda belirtilen çıktı odaklı bir sistemin teknoloji geliştirme bölgeleri (TGB) için kesinlikle değerlendirilmesi gerektiği dile getirilmiştir. Tüm bölgelerin, TGB’lerin kapalı değil açık sistem olarak birbirleriyle geçiş yapabileceği; Ar-Ge çalışanlarının ve yazılımcıların bölgeler arası geçiş sağlayabileceği modele evrilmesi yerinde olacaktır. Dolayısıyla bölgedeki çalışma süreleri yerine, seçilen Ar-Ge proje uygunluğu daha önemli. Bu açıdan, firmaların TGB için proje sunarken, Ar-Ge personelinin projedeki iş planı katkısını ve bölgede ne kadar süre geçireceklerini bir iş ve kaynak programıyla detaylandırmasında fayda var.

Kişisel görüşüm, yüzde 100 uzaktan çalışmanın bölgedeki sinerjiyi etkileyeceği, ancak yüzde 50 ila 75 arasındaki bir oranın sınır olarak tutularak bölgelerdeki ekosistemin canlı kalmasını sağlayabileceği yönünde. Böylece yüzde 100, toplam personel sayısına oranlanarak sadece yazılım yapanlar için uygulanabilir. Diğer yandan yüzde 50 ila 75 arasındaki oran iyi yönetilmek kaydıyla firmaların kiraladığı alanlarda daha fazla Ar-Ge projesi yapmasına olanak sağlayacaktır.

“Yeni teknoparklar ‘kümelenme’ açısından fırsat”

İlk kurulan olgun teknoparklar, teknoloji geliştirme bölgeleri için örnek model olma yolunda hızla gelişiyor. Ancak 97 teknoparka ulaştığımızı düşünürsek, kurulma aşamasındakilerin gerek Ar-Ge firmalarını bölgeye çekme gerekse de girişimcilik ekosistemini oluşturma açısından epey zorlandığı görülüyor. Bir yandan da bu durum, farklı modellerin denenmesi için de önemli bir fırsat olarak değerlendirilebilir. Bu yıl İspanya’nın Sevilla şehrinde yapılan Dünya Teknoparklar Birliği toplantısında da gündeme geldiği gibi, alana yönelik inovasyon (AOI) yani “kümelenme” gibi dikey alanların bölgede bulunan üniversitenin güçlü yanlarının ve laboratuvarların öne çıkmasıyla farklı kümelerin oluşması sağlanabilir.

“Dünya sıralamasında ilk 3’e girme yolundayız”

İTÜ ARI Teknokent, 2001 yılında ilan edilen Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu’ndan hemen sonra kurulan ilk teknokentlerden biri. Bu yıl kuruluşumuzun 20’nci yılını kutlayacağız. Türkiye’nin en köklü teknik üniversitesi İTÜ’nün, cumhuriyetimizin kuruluşundan itibaren üstlendiği “teknolojiye dayalı milli kalkınma seferberliği” misyonunu devam ettirerek öncü rol oynuyoruz. Bünyemizdeki teknoloji firmalarına ve girişimcilere teknoloji geliştirmeleri ve bu teknolojileri ticarileştirmeleri için uygun ortam ve olanaklar sunuyoruz. Küresel pazara açılmaları için de destek oluyoruz.
2022 Dünya Teknoparklar Birliği toplantısında, 500’e yakın üyesi olan kuruluşun dünyada dikkat çeken ilk 5 teknopark arasında gösterildik. Teknoloji tabanlı girişimcilik ekosistemimiz her geçen gün dikey alanlarını artırıyor. Dünya sıralamasında ilk 3’e girme yolunda önemli adımlar atıyoruz.

Her girişim ve firma ölçeğine özel olarak kurguladığımız ekosistem destek mekanizmamız şu şekilde:

* İTÜ Çekirdek Kuluçka Merkezi: Dünyanın en iyi 5 üniversite kuluçka merkezi arasında gösterilen İTÜ Çekirdek Kuluçka Merkezi, fikirlerini ticarileşebilir ürün ya da hizmete dönüştürmek isteyen girişimciler için çalışıyor.
* Big Bang Startup Challenge: İTÜ Çekirdek’in her yıl yeni girişimlerin en iyilerini belirlediği bu etkinlik, girişimleri iş ve yatırım dünyasıyla buluşturuyor. Bu sayede girişimciler yatırımcı ve fonların odağı haline geliyor ve ilk sermayeleriyle buluşarak potansiyel müşteriyle tanışıyor.
* İTÜ MAGNET İleri Aşama Girişimcilik Merkezi: Teknoloji tabanlı ürünü hazır olan ve bu ürününü en azından bir müşteriye satabilmiş firmalara olanaklar sunan bu merkezimiz, bünyesindeki firmalara ofis alanı, çok sayıda müşteri edinme ve yatırımcıyla buluşma gibi konularda hizmet sunuyor. Türkiye’nin fikirden ürüne dijital süreçlerle yürütülen en kapsamlı dijital üretim merkezi İTÜ MAGNET FAB/TRİDİ ile prototipleme ve ön seri üretim süreçlerinde, geniş makine parkuruyla değer katıyor.
* Innogate Uluslararası Hızlandırma Programı: Teknoloji firmalarının yereldeki başarısını küresel pazarlarda da sürdürmesini sağlamak amacıyla yürütülen bu program, üyelerine uluslararası bağlantılara erişim, iş modeli ve strateji geliştirme fırsatlarını; eğitim, mentorluk, danışmanlık ve doğru kişi/kurumlara erişim desteklerini içeren 360 derecelik süreçle sunuyor.

Gönül Kamalı
YASAD Başkanı

“Esnek çalışma, yüzde 100 uzaktan çalışma anlamına gelmiyor”

YASAD olarak bu desteğin yazılım geliştirme alanındaki uluslararası rekabette Türk şirketlerine büyük avantaj sağlayacağını düşünüyoruz. Ülkemizin her yanından yetenekli insanlarla çalışma imkanı yaratacağı için yazılım sanayisinin önünü açacağına inanıyoruz.
Uzaktan çalışma olanağının salgın süreciyle birlikte özellikle yazılım geliştiriciler için iş seçiminde belirleyici bir unsur haline geldiğini görüyoruz. Yazılımcılar tarafından kullanılan küresel bir platform olan Stack Overflow’un 2022 anketine katılan yazılım geliştiricilerin yüzde 43’ü, tamamen uzaktan çalıştıklarını ifade ediyor. LinkedIn CEO’su Ryan Roslansky de LinkedIn üzerindeki tüm iş başvurularının yüzde 50’sinin uzaktan çalışılan pozisyonlara yapıldığını açıkladı. Ülkemizde de bilhassa genç nüfusun uzaktan çalışma talepleri artmış durumda.

Büyük bir yetenek savaşının verildiği yazılım alanında Türk şirketlerinin yurt dışındaki rakipleriyle rekabet edebilmesi için Ar-Ge merkezleri ve teknoloji geliştirme bölgelerinde çalışanlara uzaktan çalışma esnekliği sağlanması çok önemli.
Esnek çalışma yüzde 100 uzaktan çalışma gibi algılansa da teknoloji geliştirme bölgeleri, Ar-Ge merkezleri ve teknokentlerdeki ofislere her zaman ihtiyaç duyulacaktır. Çünkü yazılım geliştirme alanındaki insan kaynağımız proje toplantısı, eğitim ve seminer gibi etkinlikler için esnek zaman dilimlerinde ofis ortamında bulunmayı tercih ediyor.
Örneğin, Scrum gibi modern metodolojileri benimseyen yazılım geliştirme takımları, verimliliği artırmak için periyodik olarak yüz yüze toplantılar yapıyor. Zaten araştırmalar da çalışanların yüzde 59’unun hibrit modeli tercih ettiğini gösteriyor. Hatta Türkiye’de bu oran yüzde 68.

Yüzde 100 uzaktan çalışma desteğiyle küresel rekabette kritik bir kazanım elde edilirken, yerli yazılım üretim ve ihracatının artması yolunda da çok önemli bir adım atılmış oldu.
Türkiye’deki Ar-Ge ve teknoloji geliştirme bölgelerinin dağılımını nicelik ve nitelik açısından yeterli buluyoruz. Yazılımda 1 milyon istihdam projesini de son derece stratejik bir karar olarak görüyoruz. Programın bir paydaşı olarak biz de bu programı destekleyen çalışmalarımızı sürdüreceğiz.

Onur Alver
Verisoft Genel Müdürü

“Kararla değil yasayla belirlenmeli”

Yüzde 100 uzaktan çalışma desteğini şirket olarak olumlu karşılıyoruz. Ancak çalışma şekil, şart ve kurallarının bir “uzaktan çalışma yasası” ile belirlenmesinin daha sağlıklı olacağını düşünüyoruz. Bunu yaparken de İSO/İTO Bilişim Komiteleri gibi konuyla ilgili oluşumların fikirlerinin alınması daha sağlıklı olacaktır. İlgili düzenlemeyle;

• Uzaktan mesai, kişinin yasal ikametgahıyla sınırlandırılabilir.
• Uzaktan ve online yapılacak toplantılara videoyla katılım zorunlu tutulabilir.
• Çalışma için verilecek şirket bilgisayarlarına uzaktan kontrol ve denetim yazılımları konabilir.
• Çalışma gün ve saatleri netleştirilebilir.
• Uzaktan çalışma sürecinin performansı değerlendirilebilir.
• Uzaktan çalışma sırasında yapılacak yemek, akaryakıt, şirket aracı harcamaları karşılanabilir.
• Şirket verilerinin ve yazılımların şirket dışına çıkarılarak kullanılması ve geliştirilmesi sırasında oluşabilecek fikri mülkiyet hırsızlıklarına göre şirketler koruma altına alınabilir.
• Banka/finans kuruluşları için yapılan projelerde BDDK ve KVKK bağlamındaki mesuliyet ve riskler göz önünde tutularak, belli sektörlerde/durumlarda şirket merkezinde çalışılması zorunlu tutulabilir. Ya da banka/finans kuruluşlarının şirketlere zorunlu koştuğu veri güvenliği ve mesleki sorumluluk sigortaları bağlamında şirketlerin artık mesul olmayacakları ve bu şekilde bankaların ve bazı kritik altyapı kullanıcısı şirketlerin artık şirketlerin yerel ağları, bilgisayarlar, USB portlar ve diğer zorlayıcı koşulları ve denetimleri talep edemeyecekleri belirtilebilir.

Bu değişiklik sonrası teknoparklardaki servis, elektrik, ısıtma, havalandırma, otopark, kişi başı metrekare, kart basma zorunluluğu gibi kriterlerin baştan sona gözden geçirilmesi şart. Keza tüm birimlere bağımsız ısı ölçer, elektrik ve su sayacı takılması, servis araçlarının kullanıldığı kadar ödeneceği yönteme geçilmesi de gerekiyor.

“Bazı alanlar için 100 uzaktan çalışma hakkı son derece sakıncalı”

Gelişen teknoloji ve global koşullar nedeniyle zaten teknoparkların eski çalışma koşulları gereksiz derecede ağır ve bürokratikti. Personelin belirli saatler içinde girip çıkması, günde 8 saat çalışmaya zorlanması, eksik saatlerde desteğin düşmesi, fazla saatlere izin verilmemesi, yurtiçi ve yurtdışında müşteri tesislerine kuruluş, destek ve eğitim için gidildiğinde desteğin düşmesi… Her ay bir normal günde 8 saati tutturan, normal kart basan personel için ayrı, bunlara uyamayanlar için ayrı bir bordro düzenlenmesi gerekiyordu.

Bu bağlamda kısmen uzaktan çalışma imkanının verilmesi, iş verimliliği ve boşa giden akaryakıt maliyetleri, yolda kaybedilen moral ve yıpranmanın ortadan kaldırılması açısından olumlu. Ancak sektörlere ve iş gerekliliklerine göre yüzde 100 uzaktan çalışma hakkı tanınması son derece sakıncalı. Böyle bir hak tanındığında birçok personeli asla işyerine getirmemiz mümkün olmayacak. Oysa birçok sektörel uygulama geliştiren ve “usta/çırak” şeklinde eleman yetiştiren firmalarda bizzat yüz yüze, omuz omuza çalışmak zorunlu ve verimli olan yöntem. Ayrıca yazılım ve IT destek işi yapanlar zahmetli ve yoğun bir tempoda çalıştığı için sosyalleşme konusundaki tüm fırsatları kaçırıyorlar.

Küresel düzeyde iş yapan firmalar, personelini gerek olduğunda fuarlara veya sistem kuruluşu için yurtiçi ve yurtdışı firmalara gönderebiliyor. Örneğin TSK, güvenlik endişeleriyle sistemlerine uzaktan erişim vermiyor. Bizzat kendi tesislerine gelerek çalışmamızı zorunlu kılıyor. Biz bu takdirde personeli müşteriye gitmeye nasıl zorlayacağız? “Bize yüzde 100 uzaktan çalışma hakkı verildi” diyen personelin müşteriye gitmesini nasıl sağlayacağız?

“Teknoparklar hayalet binalara dönüşüyor, bari sanalları kurulsun”

Zaten çok yüksek kira ve işletme giderleri olan teknoparklar, salgın nedeniyle ortaya çıkan bu yeni çalışma yöntemiyle adeta hayalet binalara dönüşmek üzere. Kafe/restoran gibi birçok destekleyici firmalar yoğun müşteri kaybı nedeniyle teknoparkı terk etmiş durumda.

O zaman “sanal teknoparklar” kurulsun ve biz de kendi istediğimiz boyut ve lokasyonda kendi binalarımıza geçelim, bir web arayüzü üzerinden aylık girişlerimizi yaparak aynı destekleri almaya devam edelim.

Diyelim ki yüzde 100 uzaktan çalışmaya geçtik. Yine de 500 metrekarelik yerdeki 60 tane boş masayı ısıtıp soğutacağız, aydınlatacağız. Teknoparkların kabukları yalandan yerinde kalacak ve biz bu maliyetleri karşılamaya devam edeceğiz. Bu bizce son derece adaletsiz bir yaklaşım.

Uzaktan çalışma esnekliği, personelin müşteri mekanında çalışması sırasında desteklerin kesilmemesi durumunda olumlu bir katkı olacaktır. Ancak yüzde 100 açık çek verilmesi, zaten idare edilmesi son derece zor olan bilişim sektörü çalışanları ile müşteri baskısı/öncelikleri konusunda kontrolü elde tutmaya çalışan şirket yönetimlerini daha da zorlayacaktır.

Öte yandan, çekim ve kontrol alanından uzaklaşan kıymetli bilişim kadroları yurt dışı firmalara uzaktan çalışmayla destek verebiliyor ve ellerine geçen ilk fırsatta ülke değiştirerek sanal ve fiziki beyin göçüne neden olabiliyor. Bu da zaten katma değerli yüksek teknoloji üretme zafiyeti olan ülkemizi olumsuz etkiliyor.

Tolga Bildirici
GOSB Teknopark Genel Müdürü

“Ofise gelmeyin’ değil, ‘gelmeyebilirsiniz’ deniyor”

Bence bu konuda genel olarak bir yanlış anlaşılma var. Bu kararla çalışanlara yüzde 100 uzaktan çalışma bir “mecburiyet” değil, dilediği yerde dilediği kadar çalışma hakkı tanınıyor. Yani doğrudan “ofise gelmeyin” değil, “gelmeyebilirsiniz” deniyor.
Teknoparklar kanununun hazırlandığı ilk dönemde, çalışanın tüm zamanını teknoparkta geçirme zorunluluğu vardı. Bildiğimiz üzere teknoparklar, teknoloji geliştirmek amacıyla oluşturulmuş ve vergi istisnalarının olduğu bölgeler. O dönemde istisnaya tabi çalışmaların da aynı bölgede yapılmasının doğru olacağı düşünülmüş. Bu da çalışanların “fiziksel” olarak bulunması gerekliliğiyle yapılandırılmış.

Yeni kararla aslında teknopark firmaları da artık diğerleri gibi değerlendirilecek. Yani teknoparktaki ofisine her gün geldi mi, tüm mesaisini burada mı yapıyor diye denetlenmeyecek. Tabii ilgili firmanın projesi, ilerleyişi, bitirme izni, muafiyetlerin imzalanması, projede çalışan personelin yetkinliği ve katkısı, teknoparklar tarafından aynı şekilde değerlendirilmeye devam edecek.

Sonuç olarak benim şahsi fikrim, doğru bir karar olduğu yönünde. Yanlış olansa bu uygulamanın çok hızlı ve bir geçiş stratejisi olmadan hayata geçirilmesi.

“Yazılımcıyı yurt dışına kaçıran asıl etken maaş değil”

Her sektörde olduğu gibi İstanbul, teknoparklar için de bir merkez konumunda. İstanbul ve çevresinin sahip olduğu ekosistem ve network olanakları ile Ankara’nın doğusu ve batısı özelinde gördüğümüz bölgelerdeki yapılanmalar oldukça farklı.

Aslında artık iletişim de network de fiziksel şartlara bağlı değil. Tüm Ar-Ge ve teknoloji geliştirme bölgelerinde daha gelişmiş çalışmalar görebilmeliyiz. Ama sadece bu konudaki başarı ve verimlilikle, imkanlarla değil aynı zamanda bu ekiplerin sektörel deneyimi ve projelere yaklaşımıyla da orantılı bir durum.

Yazılımcı ihtiyacı da sadece Türkiye’ye özgü değil. Microsoft CEO’su Satya Nadella’nın da dediği gibi, her firma artık yazılımcı oldu. Bu da yazılımcı ihtiyacını artırıyor. Aslında bu yeni bir sorun değil. Salgınla birlikte hayatımıza uzaktan çalışma kavramı girdi. Buna son 1 yıldır TL’nin değer kaybı da eklenince, “yurt dışına gitmeden yurt dışına çalışan” bir grup oluştu. Bu da dünyada zaten yeterli olmayan yazılımcı sayısını Türkiye özelinde iyice azalttı.

Türkiye’de yerleşik firmaların daha çok proje firması olması ve/veya ölçek ekonomisinden faydalanamıyor olması da bu yurt dışına yönelmede önemli bir etken. Aslında yazılımcılarımızın ülkemizdeki projelerde yer almasının teşvikin en önemli yolu, yazılımcıya ödenen maaştan ziyade o yazılımın hangi büyüklükte bir kitleye ulaştığı, getirdiği yenilikler ve projenin niteliği.

“Türkiye ihracatının yüzde 8’ini karşılıyoruz”

GOSB Teknopark, 2001’de ilgili kanunun çıkmasının ardından kurulan ilk 5 teknopark arasında. Türkiye’nin toplam sanayi ihracatının neredeyse yüzde 8’ini tek başına yapan en büyük bölgesi konumundayız. GOSB içinde kurulması ve ortaklık yapısıyla nevi şahsına münhasır bir yapımız var.

Bünyemizdeki 135 firma, sanayi için teknoloji üretiyor. Bunlardan 29’u yeni kurulmuş, kuluçka olarak adlandırdığımız firmalar. Sektörel açıdan baktığımızda, katılımcılarımızın yarıya yakını yazılım firması. Diğerleri de bilgi teknolojileri, elektronik, kimya, gıda, sağlık, enerji gibi neredeyse tüm sektörleri kapsıyor.

“Teknoloji Transfer Ofisi”nin yanı sıra bünyemizdeki firmalara farklı birçok hizmet sunuyoruz. Başlıcalarını şöyle sıralayabiliriz:

Hibe ve destek programları, AB destekleri, fikri sınai mülkiyet hakları, kurumsal kimlik oluşturma, tanıtım ve PR çalışmaları, insan kaynakları, kalite yönetim sistemleri, kümelenme, akademik/hukuk/mali müşavirlik danışmanlıkları, eğitim ve mentorluk…
Ek olarak, firmaların uluslararası pazarlara açılması ve ürününün katma değerini daha da artırması için Blink UK adı altında Londra’da bir yapı kurduk. Uçtan uca her hizmeti verecek şekilde tasarlanan bu yapı, vize başvurusundan firma kurmaya marka tescilinden satış/pazarlamaya, mali müşavirlikten hukuk, lojistik, sanal veya gerçek ofise, telefona kadar birçok hizmete kolayca ulaşım sağlıyor.

OSB içerisindeki lokasyonumuzun ulaşımı biraz yorucu olduğu için, fikir aşamasındaki girişimcilere daha yakın olmak için İstanbul Ataşehir’de İNOVATA Girişimcilik ve Kuluçka Merkezi’ni Ataşehir Belediyesi ile hayata geçirdik. Burada daha çok hızlandırıcı programları, hackathon, eğitimler ve yatırımcı sunumları gibi etkinlikler yapacağız.
Yine Gebze Organize Sanayi Bölgesi içinde ise GOSB’a ait veri merkezinin son teknoloji altyapısını, tüm firmalarımıza istekleri dahilinde sunuyoruz.

Yoğun ilgi gören teknoparklardan biri olarak, kuruluşumuzdan bu yana hep yüzde 100 dolulukla ilerliyoruz. Yeni katılmak isteyen firmaları bekleme listesine kaydediyoruz. Güncel bekleme listemizdeki firma sayısı 50 civarında. Bu da teknoparktaki firma sayısının yaklaşık yüzde 40’ına denk geliyor.

Veysel Kıngır
Tech4Pay CEO’su

“Çok olumlu ama ekosistem olgusunun ortadan kalkma riski var”

Ar-Ge/tasarım merkezleri ile teknoparklarda faaliyet gösteren firma çalışanları, toplam çalışma sürelerinin yüzde 75’ini uzakta geçirebiliyor; firmalar da 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile 5746 sayılı Ar-Ge Faaliyetlerinin Desteklenmesine Dair Kanun kapsamındaki vergi ve prim teşviklerinden faydalanabiliyordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 29 Aralık 2022 tarihinde, bilgi teknolojilerine yönelik açıkladığı 7 maddelik destek paketiyle Ar-Ge/tasarım merkezleri ile teknoloji geliştirme bölgelerinde faaliyet gösteren firmalarda çalışan bilişim personelleri için uzaktan çalışma oranı yüzde 100’e yükseltildi.

Henüz bu konuda bir mevzuat yayınlanmış değil ama bu gelişmeye Tech4Pay olarak çok olumlu bakıyoruz. Başta bankalar, ödeme sağlayıcılar, e-para kuruluşları ve perakendeciler olmak üzere birçok sektör için ödeme çözümleri sunuyoruz. Yaptığımız iş yazılım geliştirme. 20 yıllık iş tecrübesine sahip üç ortak bu şirketi kurduk ve hepimiz yıllarca teknoparklarda çalıştık. Biz de dahil kod yazan tüm arkadaşlarımızın hayali, ofislerde belli saat ve kalıplar içinde kalmadan üretebilmekti.

Dijitalleşmeyle birlikte olması beklenen kaçınılmaz değişimlerden biriydi uzaktan çalışma. Salgınla birlikte hızla yaygınlaştı. Teknokentler ve Ar-Ge merkezleri için getirilen istisnalarla bu yönelimin teşvik edilmesi de büyük avantaj sağladı.
Yaptığımız iş zamandan ve mekândan bağımsız. Özellikle büyük şehirlerde çalışanların yolda geçirdiği zaman yaşadıkları stres, ofis ortamındaki iş kaynaklı bölünmeler göz önüne alındığında, ofiste yazılım geliştirmenin verimsizliğe dönüştüğünü söylemek mümkün. Uzaktan çalışma seçeneği artık aday arayışlarımızda beklenen bir seçenek olarak karşımıza çıkıyor.

Yazılım dünyasında güven en önemli unsur. Fiziksel olarak bir ofiste bulunmak ve kart basmak hiçbir zaman ihtiyaç olmamalı. Projenizi doğru zamanda bitirip teslim etmek en büyük çıktınız. Uzaktan çalışma motivasyonu da başarıyı da artırıyor.
Yeni düzenlemelerle uzaktan çalışmanın kalıcı olması, bilişim personeli için coğrafi konum olarak farklı yerlerde bulunabilme ve ikame edebilme esnekliğini de beraberinde getiriyor. Zaten ekipler ne zaman bir araya gelmeleri gerekirse bir arada çalışabilme imkanına sahip. Yüzde yüz uzaktan çalışmanın getireceği esneklikten ziyade bu esnekliğe sahip olmak bence en büyük motivasyon.

Teknoparklar açısından konuya baktığımızda ise bir geçiş stratejisinin ortaya konulmaması bazı zorlukları da beraberinde getirebilir. Teknoparkların ruhunu kaybetmesi ihtimali de söz konusu olabilir. Şirketlere ait olan ancak kimsenin uğramadığı ofisler ortaya çıkarsa ekosistem dediğimiz olgu ortadan kalkabilir.

Teknoparklarda yer almak isteyen yüzlerce firma var. Bence teknoparklar, birlikte iş geliştirilecek ve daha büyük bir sinerji oluşturulacak merkezler haline getirilmeli. Bu sayede çok sayıda firma teknoparklara katılabilir. Böylece teknopark gelirleri de artar.

“Artık Tech4Pay de bir teknopark şirketi!”

Teknoparklarda yer almanın birçok avantajı var. Gelir ve kurumlar vergisi muafiyeti, Ar-Ge personeline gelir vergisi muafiyeti, KDV muafiyeti, sigorta prim desteği gibi önemli avantajlar söz konusu. Bu avantajlar sayesinde şirketler üretime ve yeniliğe daha fazla kafa yoruyor. Bu da şirketlere ve ülkeye ciddi ürün katma değeri sağlıyor. Ayrıca birçok teknoloji firmasıyla bir arada çalışmak ve ortak etkinliklerde bir araya gelmek farklı iş birliklerine zemin oluşturuyor. Teknopark yönetimlerinden gelen düzenli bildirimler ve etkinlikler sayesinde birçok teknolojik yenilik ve teşvikten haberdar olma imkânı da yakalanıyor. Farklı olarak teknopark şirketlerinin birlikte iş geliştirme gücünün yaygınlaştırılması güzel olacaktır.

Bu soruları yanıtlarken gelen güzel bir haberi, teknoparka kabulümüzü buradan sizle paylaşmak isterim. Projemiz kabul edildi, artık teknoparkta bu muafiyetlerden faydalanmak bizleri teknoloji üretmek anlamında çok daha fazla motive edecek. Teknoparka girdikten sonra da uzaktan çalışma esnekliğine devam edebilmek bizim için çok değerli.

“Bilişim istihdamında homojen dağılım sağlayacak”

Bilindiği üzere bilişim sektörünün istihdamının büyük kısmı belli şehirlerde toplanmış durumda. Ar-Ge ve teknoloji geliştirme bölgelerinde uzaktan çalışma imkanının sağlanmasıyla tam da bu noktada Türkiye bilişim sektöründeki istihdamın homojen olarak yayılmasının önünün açılacağını düşünüyorum. Teknoparklarda yüzde 10 uzaktan çalışmayla birlikte yazılım firmalarının nitelikli eleman çekme ve rekabet kabiliyeti artacaktır. Küresel düzeyde rekabet edebilirlik ve beyin göçünün önüne geçilebilmesi için bu tarz esneklikler şart.

Beyin göçünün en büyük gerekçesi finansal olsa da çalışma esnekliği gibi bir yan konunun da ağırlığı var. Ülkemizde çok yetenekli ve katma değer üretecek iş gücü kaynağı bulunuyor. Önemli olan bu kaynakların doğru yönlendirilip, doğru işlenip maksimum verime dönüştürülmesi. Bu da şirketlerin Ar-Ge ve teknoloji geliştirme bölgelerindeki yönetimlerle sağlıklı bir iş birliği yapmasıyla mümkün. Bu gelişmeler ışığında teknoloji ihracatının da artacağına inancım tam.

0 0 0 0 0 0
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

HIZLI YORUM YAP

0 0 0 0 0 0

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.